Justice League: No Justice İnceleme


DC'nin yeni haftalk mini event serisi sona erdi. Metal'in sonunda temeli atılan No Justice hikayesi aslında sonraki Justice League serilerine temel atan bir event. İkide bir temel atma işlerinden birazcık sıkılsam da Scott Snyder'ın bunu yapmasına alıştım. Her zaman gelecek hikayelere bir şey bırakılıyor sonda. Tabi bizim için şu an önemli olan hikayenin nereye bağlanacağı değil, hikayenin kendisinin ne kadar iyi olduğu. 

İlk olarak hikayeyi kısaca anlatalım. Metal eventi sonrası evrenin en antik, güçlü ve bilinmeyen canlılarını tutan kaynak duvarının bir bölümünün parçalanması sonucunda 4 tane tanrımsı canlı serbest kalır. Wisdom, Entropy, Mystery ve Wonder. Bu canlılar sadece Dünya'ya değil ama tüm evrene tehdit oluşturmaktadır. Bunu durdurmak için kahramanlar ve kötüler güçlerini birleşitrmelidirler ve takımlara ayrılmalıdırlar. 4 sayılık bir hikaye için biraz büyük gelebilir ama iyi sıkıştırmayı başarıyorlar. 



Serinin yazar kadrosu büyük. Scott Snyder'ın yanında James Tynion IV ve Joshua Williamson yer alıyor. Başlangıçta bir mini seride 3 büyük yazar bulunmasından korkmuştum ama senaryoda herhangi bir sıkıntı yok. Bazı minik noktalar dışında istediği hızda ve düz çizgisinde ilerliyor. 

Serideki diğer bir korktuğum şey ise Snyder'ın tüm olayları aynı anda ilerletme isteği idi. Seride toplamda dört takımımız var ve bu dört ana olay demek. Ayrıca Dünya'da geçen ve önemli bir yere bağlanan yan olayımız bulunuyor. Düşündüğüm gibi hepsi aynı anda ilerliyor. Bazıları diğerleri kadar ilgi çekici değil o yüzden biraz hikayeyi yavaşlatıyor ama bazı anlardaki sıkıcılaşma dışında Scott Snyder hepsini birlikte güzelce ilerletmeyi başarıyor.

Seride dediğim gibi 4 ayrı takımımız var ve bu daha önce görmemiş olduğumuz karakter etkileşimleri doğuruyor. Bu etkileşimler ya kavga ya da eğlenceli bir anla sonuçlanıyor. Bu Starfire ve Sinestro arasında mantıklı bir konu hakkında tartışma da olabilir ya da Beast Boy ve Lobo'nun muhteşem iş birliği de olabilir.



Seride dört ana varlıktan bahsetmiştim ama ayrıca bir sürpriz düşman bulunmakta. Dört ana düşmanın aşırı tehlikeli olması dışında başka bir özelliği yok ama tasarımları çok hoş. Sürpriz düşmanı ise pek beğendiğimi söyleyemem. Hikayenin ortasında birden geliyor ve her şeyi açıklıyor ama belki onun yerine açıklayacak başka bir şey olsaydı daha iyi olurdu.

Seride birkaç çizer var. İlki çok sevdiğim ve seriyi okumamdaki birçok nedenden bir tanesi olan Francis Manapul. Kendisinin işlerini çok severim ama arada gelen Riley Rossmo ve Marcus To hiç ama hiç sıcak baktığım çizerler değil. Bazı panellerde karakterler abuk subuk gözüküyor. Hi-Fi'yın renklendirmleri ise çoğunlukla güzel. 

Justice League: No Justice güzel ve çoğunlukla akıcı bir takım hikayesi olmuş. Olayda ve çizimlerde olan bazı aksaklıklar dışında kaliteli. Hem Metal'in bıraktığını güzel devam ettirmiş hem de sonraki Justice League serilerine güzel konular bırakmış. Eğer bol olaylı ve karakterli ama minik bir hikaye istiyorsanız bir bakın derim. Sonraki incelemelerde görüşmek üzere, hoşça kalın.

Notum: 8.0


Yazan:


1 yorum:

Blogger tarafından desteklenmektedir.