Doom Eternal İnceleme
Doom serisine ilk girişim 2016 yılında çıkan reboot ile oldu. İlk oyunları oynayamamış olmam normal, sonuç olarak benden yaşlı bir oyun serisi Doom. Fakat 2016 yılındaki Doom'u oynadığımda hissettiklerimi daha önce hiç bir FPS oyununda hissetmemiştim. Doom o zamana kadar oynadığım, en iyi aksiyona, tempoya, mekaniklere ve müziklere sahip bir başyapıttı benim için. Doom Eternal'dan da beklentim, oluşturdukları bu güzel yapının üzerine bir iki eklenti yapılıp yeni müzikler, haritalar ve düşmanlar ile önüme sunulmasıydı. Fakat Doom Eternal bunun çok daha üstüne çıkıp hali hazırda çok iyi olan bir oyunu alıp mükemmel seviyesine çıkartmış. Şimdi hep birlikte detaylı bir şekilde bakalım.
Hikaye
Hikayemiz ilk Doom(2016)'dan iki sene sonra geçiyor. Şeytanlar dünyayı işgal etmiş ve nüfusun %60'ını yok etmişlerdir. Ve tabiki Slayer olarak bizim amacımız bu durumdan dünyayı kurtarmaktır. Doom Eternal'da ilk değişen şey ara sahneler olmuş. İlk oyunda sadece ana karakterimiz olan Doomguy'un görüş açısından görüyorduk etrafımızdaki dünyayı. Ara sahnelerde de bu bozulmuyordu. Fakat bu oyundaki ara sahnelerin kalitesinde ciddi bir artış var. Tabii ki bu eski Doom'a kıyasla böyle. Yoksa Doom Eternal'ın hikaye anlatma çabası o kadar fazla değil. Aslında oyunun benim en çok canımı sıkan noktası burası. Çünkü ara sahne kalitesi artsa da bunlar kendini açıklamak konusunda çok yetersiz. Hikayeyi detaylarıyla anlamak istiyorsanız, etrafta topladığınız codex'leri okumak zorundasınız. O zaman ben ne anladım bu işten? Fakat oyunu oynarken bunu çok kafama taktım mı derseniz, çok da umrumda olduğunu söyleyemem çünkü bu sahnelerin uzunluğu çok değil ve de birçok oyuncu gibi benim Doom'dan beklediğim şey hikaye değil. Ama itiraf etmem gerekirse gerçekten çok gaza getiren ve müzikleri eşliğinde suratımda aptal bir gülümseme ile seyrettiğim ara sahneler oldu. Özellikle oyunun introsu ve daha önceki videolarda çıkan kendimizi BFG ile Mars'a fırlattığımız sahne gerçekten etkileyiciydi.
Mekanikler
Bir Doom oyunun en önemli elementi tabii ki de mekanikleri. Yazının başında bahsettiğim gibi, Doom Eternal'dan beklentim çok minimal eklentiler ile birlikte çıkmasıydı. Fakat mekaniklerin derinliği ciddi ölçüde artmış. Silahlardan başlamak gerekirse, öncelikle bu oyunda çıkartılan bir silah var o da pistol. Mantıklı bir karar, zaten ilk oyunda da ilk kısım hariç hiç bir yerde kullanmamıştım. Bu oyunda ilk başladığımız silah shotgun'ımız. İlk oyundaki gibi shotgun'a farklı modlar ekleyebiliyoruz fakat modlardan sonra bahsedeceğim. Bunun dışında taramalı bir silah olan heavy cannon, kalkanları kırmamızı sağlayan plasma rifle, rocket launcher, balista, chaingun, her şeye tek atan BFG-9000 ve kişisel favorim super shotgun var. Bu silahlar bile oyuna yeterince çeşitlik katarken, ilk oyunda olduğu gibi birkaç silah hariç hepsine iki farklı mod takabiliyoruz. Örneğin shotgun'un modu olarak bomba atarak bölgesel hasar vermeyi veya otomatik modunu açarak çok daha seri atış yapmasını sağlayabiliyoruz. Ve bu modlar arasındaki değişimi tek tuşla yapabiliyoruz. Bu kadar fazla silah ve bu kadar fazla mod ile elimize geçen çeşitlilik bile oldukça fazla. Tabi silahlar bunlarla sınırlı değil, mermi düşürmemizi sağlayan testere ve düşmanları aleve veren bir flamethrower'ımız var. İki farklı bombamız var. Biri bölgedeki düşmanlara hasar verirken diğer bomba ise attığınız yerdeki düşmanları dondurmanıza yarıyor. Oyunun fragmanlarında gördüğüm ve inanılmaz bir şekilde hype'landığım diğer bir silah ise Crucible ismindeki kılıç. Bu kılıç her düşmana tek attığından kullanmanız baya kısıtlanmış durumda fakat Super Shotgun'dan sonra kullanırken en çok keyif aldığım silah buydu. Bu oyunda yeni gelen diğer bir silah Doomguy'un kolundaki bıçak diyebiliriz fakat bu silah'ı aktif bir biçimde kullanamıyoruz. Sadece glory-kill yaparken işimize yarıyor. Görsel olarak güzel bir eklenti. Doom 2016 oynamayanlar için glory-kill'i anlatmam gerekirse, canları azalan düşmanların yanına gidip bitirici vuruş yapmak diyebilirim. Hem bu sayede düşmanlardan can düşüyor hem de oyunun akışını bozmadan görsel olarak çok tatmin edici animasyonlar izliyorsunuz. Bu bitirici vuruşlar, her düşman tipinde farklılık gösteriyor. Hatta bir düşmanın birden fazla animasyonu var. Bulunduğunuz konuma göre farklı animasyonlar görüyorsunuz. Örneğin birinde kafasına zıplayarak bitirici vuruş yapabilir veya arkasından yaklaşarak farklı bir bitirici vuruş yapabilirsiniz.
Doom 2016'da canımız azaldığında glory kill ve mermimiz biterse testere kullanabiliyorduk ki, testereyi genelde büyük düşmanlara saklamak daha mantıklıydı. Zırhları ise sadece yerden toplayabiliyorduk. Bu oyunda ise bu sistem biraz değişmiş. Çünkü bu oyunda testere için yakıtınız kendiliğinden doluyor. Fakat sık sık kullanmanız gerekiyor çünkü kurşunlarınız çok daha hızlı bitiyor. Yukarıda bahsettiğim flamethrower ile yaktığınız düşmanlardan zırh düşürebiliyorsunuz. Durum böyle olunca geliştirici ekip, çok daha fazla ve güçlü düşmanlar ile bizleri zorlamayı tercih etmişler ki oyunu en iyi yapan şeylerden biri de bu. Oyunun ilk iki saatinde, oyunun gereksiz bir zorlukta olduğunu hissettim fakat daha sonradan Doom Eternal'ı ilk oyun gibi oynamaya çalıştığımı farkettim. Mekaniklere alıştıkça nerede ne yapmanız gerektiğini anlıyorsunuz. Aslında düşmanları alt etmek bu oyunda daha basit.Çünkü artık düşmanların zayıf noktaları var. Bu zayıf noktalar ile düşmanların silahlarını etkisiz hale getirebiliyor ve onları çok daha hızlı bir şekilde alt edebiliyorsunuz. Üstünüze akın akın düşmanlar geldiğini hesap edince de bir o kadar hızlı olmanız ve seri karar vermeniz gerekiyor. Hangi düşmanı ilk avlayacağınız, flamethrower'ı nerede kullanacağınız, bombaları nerede atacağınız gibi şeyler bir anda çok önemli bir olay oluyor. BFG'yi kullandığınız yeri veya kılıcınız Crucible ile kime saldıracağınızı iyi seçmeniz gerekiyor. İlk oyundaki gibi düşünmeden düşmanlara kurşun yağdırdığınız bir yapıda değil Doom Eternal. İlk oynadığımda Doom 2016'nın kafa yormayan oynanış tarzında olsaymış keşke demiştim fakat mekaniklere alıştığımda bu sistemin çok daha tatmin edici olduğuna ikna oldum.
İlk oyunda olup gelişen bir diğer sistem ise Praetor Suitler. Oyundaki zırhımızı çok daha detaylı bir şekilde geliştirebiliyoruz. Bunun için görev sırasında Praetor Token adı verilen eşyaları toplamamız gerekiyor. Veya Sentinel Battery adı verilen bataryaları toplayıp base'imizde yeni bölgeler açarak oradan da elde edebiliyoruz. Evet, bu oyunda artık bir base'imiz var. Bu geliştirmeleri toplamakla birlikte pratik yapabilir veya yeni skinler açabiliriz. Ufak ve güzel eklentiler bu skinler fakat bu skinleri açmak için keşke farklı bir şey kullansalarmış dedim. Çünkü elimde sınırlı sayıda batarya varken, zırhımı geliştirmek yerine skin açmak istemedim. Peki bu zırhımızı nasıl geliştiriyoruz? Aslında sadece zırh ile sınırlandırmamak lazım. Örneğin bombaların yeniden dolum süresini düşürebiliyoruz veya ard arda iki tane bomba atmamızı sağlayan özelliği açabiliyoruz, dash atmanın süresini düşürebiliyoruz. Dash demişken de bu oyundaki en büyük eklentilerden biri olan platform mekaniklerinden bahsedelim.
İlk oyunda az önce saydığım geliştirme ve toplanabilir eşyaları gizli bölgeleri keşfederek bulabiliyorduk. Şimdi elimizde gayet basit ve eğlenceli platform mekanikleri olduğu için de keşfe çıkmak çok daha eğlenceli. Havada iki kere zıplama , dash atma , duvarlara tutunma gibi 3 tane çok temel özelliğimiz var. Bunun yanında direklerden tutup kendimizi yukarı fırlatabiliyoruz.Bu platform kısımları heyecanlı geçen bir aksiyon sekansından sonra farklılık açısından çok güzel. İlk oyunda en çok sıkıntısını çektiğim bir konu, iki saatten sonra oyunu oynayamamdı. Çünkü oyunun temposu her zaman çok yüksekti ve nefes alacak zaman bile yoktu neredeyse. Bu platforming kısımları hem bu sorunu ortadan kaldırmış hem de çok zor olmayan puzzle'lar ile derinlik katmış. Bu platforming yeteneklerinizi de Praetor Token'ler ile geliştirebiliyoruz. Bu oyunda bu Tokenleri toplamak ilk oyuna göre çok daha eğlenceli ve kolay bir hale gelmiş aslında. Her bölümün sonuna yaklaştığınızda fast-travel açılıyor ve haritadaki birçok noktaya hızlı seyahat yapabiliyorsunuz. Böylelikle zaman kaybetmeden hemen geri gidip kaçırdığınız eşyalar var mı diye bakabiliyorsunuz. Hatta Tokenleri kullanarak açacağınız özellikler ile birlikte, toplanabilir eşyaların haritadaki yerlerini görebiliyorsunuz. Yani Tokenlerin kullanımı gayet geniş. İlk oyunda gibi kalıcı olarak zırh can ve kurşun kapasitesini de arttırmamızı sağlayan kristaller var. Bu kristalleri Praetor Token'ler gibi görev sırasında düşürebiliyoruz. Aynı zamanda bu kristallerin belirli çiftlerini açarsanız, ekstra özellikler de kazanabiliyorsunuz. Bu kadar fazla mekanik ile önünüze çıkan düşmanları yok etmek Doom Eternal'ın yapmayı başardığı en önemli ve eğlenceli şey.
Boss Savaşları
İlk oyunda az sayıda olsalarda gayet eğlenceli boss savaşları vardı. Bu oyunda yine ileri giderek sayı ve kalitesi arttırılmış. Fakat bu boss savaşlarının ilk ikisi malesef çok anlamlı olmuyor. Çünkü bu bosslar oyunda ilerledikçe diğer düşmanlar ile birlikte yine karşınıza çıkıyor. Aslında ilk savaştığınız boss için bu çok sıkıntı değilken ikinci boss olan Marauder, diğer demonlar ile birlikte aynı anda saldırdığında gereksiz zamanınızı harcıyor çünkü bu Marauder'lara her zaman hasar veremiyorsunuz. Sadece gözleri yeşil olduğunda hasar alıyorlar ve bunun için ne çok uzakta ne de çok yakında olmanız gerek. Doom gibi sabit durmayıp sürekli hareket halinde olmanız gereken bir oyunda bu düşman tipiyle birebir dövüşürken çok sıkıntı olmayıp hatta eğlenceli olsa da diğer düşmanlar ile birlikte aynı anda kapışmak, eğlenceli ve tatmin edici bir zorluk sağlamak yerine sadece zevksiz ve uğraştırıcı olmuş. Fakat son üç boss, özellikle de final boss savaşması gayet epik ve eğlenceli.
Teknik Detaylar
Oyun görsel olarak ilk oyuna baya benziyor. Tabii ki canavar ve çevre kaplamaları daha detaylandırılmış. Özellikle canavarları vurduğunuzda, nereden vurduysanız orada hasar oluşması, uzuv kopması gibi detaylar eklenmiş. Fakat bazı yanan düşmanlarda görsel olarak bir sıkıntı var. Glory kill yaptığınızda düşmanlar parlıyor ve glory-kill yapabileceğiniz anlıyorsunuz fakat bu yanan düşmanlarda bu çok belli olmuyor. Küçük bir sıkıntı fakat zaman zaman sıkıntısını çektim. Optimizasyon olarak çok başarılı. Hiç bir fps drop olmadan ve bug, glitch'ler ile karşılaşmadan oyunu bilgisayarda tamamladım. Bence bu oyunu ve ilk oyunu bu kadar eğlenceli kılan ve kendinizi kaptırmanızı sağlayan en önemli elementlerden biri de tabii ki müzikleri. Mick Gordon, Doom 2016'da benim açımdan çok iyi iş çıkarmıştı. Bu oyunda da öyle olmuş. Daha menü müziğinden bunu anlamak mümkün. Oyun bittikten sonra da dinlemeye devam edeceğim çok kaliteli parçalar var, özellikle BFG-10,000 favorim.
Özetlemek gerekirse Doom Eternal, bir devam oyunun yapması gereken her şeyi ve daha fazlasını yapıyor. Hali hazırda çalışan güzel mekanikleri geliştirerek, yeni özellikler ekleyerek daha derin bir hale getiriyor. Platform mekanikleri ile ilk oyunda yorulmamı sağlayan tempo sorunun gideriyor. Grafikleri ve müzikleri ile sizi içine çekerek çok keyifli bir oynanış deneyimi sunuyor. Bu oyunun Doom 2016'dan daha iyi çıkması ile de oynadığım en iyi FPS oyunu ünvanı Doom Eternal'a gitmiş oluyor.
Hiç yorum yok: