The Last of Us Part II İnceleme | You Can't Stop This!
If somehow the Lord gave me a second chance at that moment... I would do it all over again.
Evet evet biliyorum bu incelemenin aslen 3 hafta önce gelmesi gerekiyordu fakat gelemedi. Bunun sebebi ise benim oyunu daha yeni sindirebilmem. Sanki eskiden çok sevdiğiniz yemeğin yenilenmiş halini yemişsiniz gibi. Tadı biraz farklı ama bu yine eskiden yediğiniz yemeğin aynısı. İlk oyun beklenmedik bir anda karşıma çıkıp favori oyunlarımdan birisi olmuştu diye söylemiştim. Finali sizi neler olduğuna dair merak ettiriyordu adeta bir Nolan film finali gibiydi. Joel, Ellie'ye büyük bir yalan söylemişti. Peki devamında ne olacaktı? Bazılarına göre hikaye burada bitmişti ama benim gibi bazı insanlar ise devamını görmek istiyordu. Senelerce bekleyişten sonra PlayStation Experience 2016 konferansının sonunda The Last of Us Part II'nin ilk teaserını görmüş olduk. Ellie'nin Through the Valley söylediği duyuru fragmanı o kadar iyiydi ki heyecandan yerimde duramamıştım. Sonrasında 2 sene daha bekledik ve E3 2018'de ilk gameplay'i gördüğümüzde oyunun 2013'ten bu yana ne kadar çok geliştiğini de görmüş olduk. Heyecanım katlanarak artıyordu. Çıkış tarihi fragmanında sonunda Joel'u görmüştük ve ben artık hazırdım. Gönderin şu oyunu diye bağırıyordum. 21 Şubat'ta yani doğum günümde çıkacağını öğrendiğimde ise "İŞTE BU" diye bağırmak istedim ama bildiğiniz gibi sonra oyun sıkça ertelendi ama eninde sonunda çıkışını gerçekleştirebildi. Peki ben, yani ilk oyuna aşık olan Can Sancaklı, bu oyunu beğendim mi? Gelin bunu daha detaylı konuşalım.
Öncelikle klasik olarak hikayeden giriş yapacaktım fakat bildiğiniz gibi oyun çıkışından bir süre önce sızdırıldı ben sızıntılardan hiç birini okumadım bu yüzden spoiler yemedim fakat oyunun hayranları kafayı yiyordu. İlk oyunun ne kadar iyi ise ikinci oyunun da ne kadar rezalet olduğunu konuşuluyordu. Ben ise hem korkuyor hem de umarım sızıntılar gerçek değildir diyordum. Neil Druckmann'ın açıklama yaptığı video disslike yağmuruna tutulunca ve bundan sonra PlayStation kendi sayfalarındaki yorumları kapatınca eyvah dedim. Sızıntılar harbiden gerçekmiş. Yine de oyunu ilk günden alacaktım ama içimde bir şüphe vardı ve oyun boyunca bu şüphe oyunun her kısmında devam etti. Oyunu bitirip saçma eleştirileri okuyunca kahkahalar attım. Neyse bakalım basının güya para aldığı ve hayranların doğruyu söylediği The Last of Us Part 2'nin senaryosu nasılmış? Biliyorsunuz oyunun hem en çok sevilen hem de en çok gömülen noktası hikaye. Fakat sizi uyarmam gerek çünkü hikayeyi tam anlamıyla konuşabilmem için spoiler vermem gerekiyor. O yüzden sizi uyarıyorum bu yerden sonrası TLOU2 için ağır spoiler teşkil etmektedir. Uyardım o yüzden devam ediyorum.
Oyundaki sevdiğim şeylerden biri de Ellie ile Tommy ilişkisi oldu.
The Last of Us Part II İlk oyunun 5 sene sonrasını anlatmaktadır. Ellie, Joel ile birlikte Jackson Wyoming'e taşınmış ve orada düzensiz bir hayat yaşamaktadır. Ellie, Joel'un ona söylediği yalanı öğrenmiş ve Joel ile artık konuşmuyordur. O sırada Jackson'ın yakınına Abby adlı bir kadın ve arkadaşları gelir. Aradıkları kişi Joel'un ta kendisidir. Joel ve Tommy devriyeye çıktıkları zaman şans eseri Abby ile karşılaşırlar. Arkalarından gelen zombi sürüsünden kaçmak için Abby onları yakındaki bir dağ evine götürmeyi teklif eder. Abby, Joel ve Tommy'yi pusu kurdukları yere götürür ve orada beklenmedik bir şekilde Tommy'i bayıltır ve Joel'un sağ bacağını pompalı tüfek ile parçalar. Abby imalı sözler ederek Joel'a işkence etmektedir. Ellie ise o sırada Dina ile farklı bir yerde devriyededir. Jesse onları bulup Joel ve Tommy'nin kaybolduğunu belirtir. Ellie, Jesse ve Dina ayrılarak üç farklı dağ evine giderler. Ellie gittiği dağ evinde Joel'u yara bere içinde bulur. Tam silahına atılacakken başkaları üstüne atlar ve onu durdurur. Pusuya düşmüş Ellie ağlayarak Abby'ye Joel'u öldürmemesi için yalvarır. O sırada ise Abby gözünü kırpmadan Joel'u golf sopası ile öldürür. Gözlerini açtığında halen yaşıyordur fakat Joel artık yoktur. Ondan belki özür dileyeceği gün artık yok olup gitmiştir. Ellie hem pişman hem de öfkelidir. Abby'yi bulduğu gibi öldürmek istiyordur. Yanına kız arkadaşı Dina'yı da alarak Seattle'a doğru yol alır. Ellie ne olursa olsun WLF grubunu yok edecek ve Joel'un intikamını alacaktır.
Hikaye bıçak sırtı konseptini ele alıyor yani bu da demek oluyor ki oyunda bir ana karakter daha var o da Abby. Abby babasını öldüren Joel'u uzun arayışlar sonucu bulup öldürmüştür. Hayatının düzeleceğini sanan Abby halen babasını rüyalarında görmektedir. Joel'u öldürmek bir işe yaramamıştır hatta bu durum yüzünden arkadaşları ile arası bozulmuş ve onlarla doğru düzgün iletişim kuramaz hale gelmiştir. Eski hoşlandığı erkek arkadaşı Oven bir Scar'a yardım edince de onu bulmak için bir yolculuğa çıkmıştır. Bu yolculukta ise Abby Serafilerin ve WLF'in ne kadar iğrenç birlikler olduğunu öğrenecek ve yaptıklarının sonuçlarını öğrenecektir. Öncelikle hikayeye tek kelimeyle bayıldım. Hatta çok ama çok sevdim.
Seni unutmayacağız oyun dünyasının en baba karakteri...
Başından sonuna kadar bu bir intikam öyküsü ama nasıl bir intikam orası farklı bir nokta. Hem Abby hem de Ellie yaptıklarından çok pişman çünkü yaptıkları yüzünden her şeylerini kaybettiler. Oyun dünyasında intikam konsepti sıkça işleniyor ama hiç birisi bende böyle bir etki yaratmamıştı. Bu çok cesur bir yapım, bunu her noktasında belli ediyor ve iyi ki bunu yaptılar diyorum çünkü bunun bir gün yapılması gerekiyordu. Klişeleşmiş oyun dünyası hikayelerine adeta koca bir tokat atıyor The Last of Us Part 2. İlk oyunun hikayesi çok klişeydi ama hikaye anlatımı ve karakterleri ile bu klişe hikayeyi çok iyi kurtarıyordu. Bu oyun ise ilk oyunun çokça üstüne koyuyor ve evreni genişletiyor. Öncelikle Joel'un ölümünü çok iyi ve insanı gaza getiren bir şekilde yapmışlar. O öldükten sonra siz de sinirleniyor ve onun intikamını sonuna kadar almak istiyorsunuz çünkü ilk oyunda oynadığınız ve sevdiğiniz karakter bir anda ölünce tabii ki sinirlerinize hakim olmak zor olabiliyor. Bu yüzden de hepsini teker teker bulmak ve öldürmek istiyorsunuz fakat sonrasında anlıyorsunuz ki bunu yapmak pek bir işe yaramıyor çünkü Joel geri gelmiyor. Oyunun sonunda Ellie'nin Abby'yi bırakma sebebi de aslında bu yüzden ve ben buna bayıldım!
Abby karakteri ile oyunun yarısını oynamak olayına gelirsem. Açıkçası bu olayı sevdim diyebilirim çünkü Abby karakterinin de hikayesini ve onun ne yaşadıklarını görüyorsunuz yani kısaca ben Abby kısımlarını da çok sevdim. Ha ayrıca şuna değinmezsem çok saçma olacak. Bildiğiniz gibi oyunda Ellie lezbiyen bir karakter ve sevgilisi Dina ile bu yolculuğa çıkıyor. Bu benim gözüme batmadı zaten öpüştükleri süre bir elin parmağını geçmez. Bu yüzden oyunda LGBT propagandası var diyenlerin niye böyle bir şey dediğini çok anlamıyorum. Peki hikayede ki her detay çok mu iyi, maalesef bazı detayları anlamadım ve sevemedim. Bunlardan bir tanesi Abby'nin Joel'u golf sopası ile öldürmesi. Kardeşim bu karakter böyle biri değil, biz kendi hikayesinde bunu gördük fakat niyeyse böyle bir şey yapmışlar anlam veremedim. Ayrıca Isaac karakterinin kullanılma amacını da sevmedim. Abicim oyun boyunca yok Isaac şöyle korkunç yok böyle tehditkar diyorlar ama onu gördüğümüz dakika sayısı yine bir elin parmağını geçmez. Oyunda bütün notları okursanız Isaac'in potansiyelinin ne kadar büyük olduğunu görürsünüz ama maalesef harcanmış. Bunun gibi bazı ufak detayları sevmedim ama onun dışında dediğim gibi muazzam bir hikaye.
Joel'dan Ellie'ye kalan tek şey gitar çalma yeteneği.
Bu oyunun bir diğer mihenk taşı ise oynanışı. İlk oyunun en az sevdiğim noktası oynanışıydı çünkü vuruş hissiyati iyi olsa da bölüm dizaynı ve çeşitlilik hep aynı ilerliyordu. Aksiyon sahneleri yok denecek kadarda azdı. Bu oyunda durum daha farklı, öncelikle Ellie karakteri Joel karakteri gibi cüsseli ve ağır bir karakter değil ve oyun bunu size çok iyi veriyor. Ellie çevik olduğu icin Joel kadar güçlü değil. Bu yüzden Ellie yakın dövüşte bıçağını kullanıyor bu da bir çok noktada kendisini avantajlı duruma düşürüyor. Gizlilikte Joel gibi insan ve enfekteleri boğmak yerine onları bıçağı ile öldürüyor. Yakın dövüşte ise bıçağı ile düşmanları kesiyor, ayrıca düşmanları her öldürdüğünde ufak bir animasyon ile onların işini bitiriyor. Yine ilk oyundaki gibi farklı türde yakın dövüş silahları bulabiliyor ve onları geliştirebiliyorsunuz. Ellie gizlilik konusunda çok iyi çünkü ince bir yapısı olduğu için çimenlerin içine yatabiliyor, hızlıca dar duvarlar ve camların içinden geçebiliyor. Merak etmeyin isterseniz aksiyon odaklı da gidebilirsiniz Peki ateşli silahlar nasıl?
Oyundaki şiddet çok üst seviyede.
Ateşli silahlar konusunda ben oyunun yarısına kadar hayal kırıklığına uğramıştım çünkü biliyorsunuz ilk oyun 15 saat olmasına rağmen toplamda 8 tane silah bulunuyordu. Bu oyunda ise Ellie toplamda 5 silah bulabiliyor. Vuruş hissiyatı her silahta çok iyi çünkü bu oyun +18 olduğunu dibine kadar hissettiriyor. Pompalı ve patlayıcı ok ile düşmanları parçalara ayırabilir. Av tüfeği ile beyinlerini patlatabilirsiniz. Sadece his olarak değil görsel olarak da oyun size bunu çok iyi bir şekilde sunuyor. Bunlar iyi ama çeşitlilik konusunda oyun çok çeşitli değil gibi duruyor değil mi? Hayır oyun aslında çok çeşitli çünkü incelemenin başında da dediğim gibi oyunda Abby'yi de kontrol ediyoruz. Abby'nin de farklı ve kendine has toplamda 6 silahı bulunuyor. Vuruş hissiyati olarak Abby'nin Ellie'den alta kalır bir yanı yok. Yakın dövüş konusunda Ellie'den daha çok Joel gibi hissettiriyor çünkü Ellie yerine yumrukları ile düşmanlarını öldürüyor. Gizlilikte Aynı Joel gibi düşmanlarını boğabilir yada onları hızlıca öldürmek isterseniz bıçak üretip onların işini hızlıca bitirebilirsiniz. Aslında oyun sizden Abby ile aksiyon yönünde gitmenizi istiyor çünkü Abby'nin Ellie'ye nazaran çok daha az gizlilik seçeneği var. Yetenek puanların da da bunu görebiliyorsunuz. Yetenek puanı demişken, hem Ellie hem de Abby'nin yetenek ağacı 5 sekmeden oluşuyor. Abby'nin yetenek ağacı aksiyona daha çok el verişli iken Ellie'nin yetenek ağacı ise gizliliğe daha çok önem veriyor. Bölüm dizaynı olarak oyun her bölümde sizi Seattle'ın farklı bir noktasına götürüyor. Ayrıca atmosfer çok iyi sağlanmış. Yer yer bir korku oyunu kadar korkunç olurken bazı noktalarda ise kendimi bir tabloya bakar gibi hissettim.
Oyundaki yeni enfektelerden biri de Shambler.
Peki aksiyon sahneleri nasıl? İlk oyunun en büyük sıkıntısı aksiyon sahneleriydi ama bu oyundaki aksiyon sahneleri muazzam. O evrende olabilecek en iyi aksiyon sahnelerini bize sunmuşlar ve tempoyu yükseltmek için bu olay çok iyi olmuş. Örnek vermem gerekirse bir bölümde Ellie ile Jesse bir araba ile hem WLF ekibinden hem de enfekte sürüsünden kaçıyorlar veya Abby ile ekibi yine bir araba yolculuğu yaparken onlara da serafiler saldırıyor. Boss savaşlarını ise ben beğendim. İlk oyunda olan o boss savaşı kıtlığını bu oyunda gidermişler. Survivor zorluğundan oynarsanız oyun adeta Dark Souls'un silahlısına dönebiliyor. Şaka bir yana boss savaşlarından ben çok memnunum ama yeni enfekte türlerinden pek memnun değilim. Hayır yeni gelen enfekteler çok güzel ama sadece 3 tane gelmiş. Ee ikisi zaten boss savaşı olarak karşımıza çıkıyor yani elimizde sadece 1 tane yeni enfekte kalıyor ve bu durum beni birazcık üzdü. Son olarak oyunda bulunan küçük gezilebilir noktalardan bahsedeyim. Oyunda böyle 2 tane kısım var. Bir tanesinde bot ile gezerken diğerinde at ile yolculuk yapıyoruz. Ben bu bölümleri çok sevdim ve biraz daha olmasını istedim ama oyun bunları fazla tutmayarak tempoyu da çok bölmemiş.
Grafikler ve Müzikler
Bildiğiniz gibi The Last of Us Part II, PlayStation 4'e çıkan son 2 özel yapımdan bir tanesi ve bunu da dibine kadar hissettiriyor. Özellikle oyundaki animasyonlara hasta oldum. Red Dead Redemption 2'nin de animasyonları çok iyiydi fakat bu animasyonlar yüzünden oyun yavaşlıyordu. The Last of Us Part II'de ise bu olay tam tersine dönmüş. Hem bu kadar iyi animasyonlara sahip olup hem de bu kadar hızlı olmasını ayrıyetten taktir ettim. Oyunda motion capture tekniği kullanıldığı için ara sahneler çok doğal ve gerçekçi duruyor. Mimikler, yüz ve kıyafet detayları da ayrıca efsane olmuş. Oyundaki bütün karakterler çok detaylı ve gerçekçi duruyor. Kaplamalar, ışıklandırma ve yansımalar adeta yeni nesilden gelmiş. Normalde sesten bahsetmem fakat oyunun ses dizaynı muazzam. Silahlar ve enfektelerin sesleri o kadar gerçekçi ki sanki yanı başımızda geziyorlar gibi hissettim. Grafikleri kapatmadan önce son olarak müziklerden bahsedeceğim. Müzikleri yine Gustavo abimiz Bestelemiş bunun yanında ise aksiyon sahnelerinde kullanılması için ek bir müzisyen daha kullanılmış. O da Mac Quayle ki onunda müzikleri şahane. Şu an incelemeyi yazarken halen müzikleri dinlemekteyim ve uzun süre de dinlemeye devam edeceğim gibi gözüküyor.
Ellie, Dina'ya Take on me söylerken...
Sonuca gelirsem. The Last of Us Part II herkesin deneyimlemesi ve oynaması gereken bir yapım. Klişeden uzak ve kendini diğer oyunlardan ayrı gösteren yapısı ile beni ve birçok oyuncuyu mest etti. Şu an benim için en iyi PlayStation özel oyunu olan The Last of Us Part II'yi vereceğim rozet...
Hiç yorum yok: