The Suicide Squad Spoilersız İnceleme | James Gunn Şov Yapıyor!


Bir süredir beklediğimiz ve DC’nin başına “The” getirerek yepyeni bir film haline getirdiği Suicide Squad sonunda geldi. James Gunn’ın kısa süreli kovuluşu sırasında çekmeye karar verdiği film, kadrosu ve ilk fragmanı ile beni yakalamayı başarmıştı. Üstüne film çıkmadan önce gelen yorumlar ve notlar inanılmaz iyi olunca beklentimiz biraz artmadı değil. İzleyenler nasıl bir gaz içindeler bilmiyorum ama en iyi çizgi roman filmlerinden bir tanesi diyenler vardı. Peki James Gunn dokunuşu gerçekten de her şeyi değiştirmiş mi?


Suicide Squad, veya diğer ismi ile Task Force X, kafalarına bomba yerleştirilmiş ve çok tehlikeli görevlere çıkan birtakım kötü karakter. Çoğunlukla saçma güçlere sahip olan ve daha önce görmediğimiz yeni karakterlerden oluşan takımımız filmde Corto Maltese adlı sert yönetimli bir ülkeye gönderiliyor. Görevleri ise dünya dışından gelme ve tehlikeli bir projeyi durdurmak. Peki bu birbirinden alakasız karakterlerden oluşan takım bu riskli görevi halletmeye çalışırken anlaşabilecekler mi? Yoksa kendileri ile birlikte her şeyin sonunu mu getirecekler? 



İlk olarak hikaye akışı ve olay örgülerinden başlayalım. The Suicide Squad, bol aksiyonlu ve hızlı bir takım filmi. Filmin başından direkt olaya giriyorsunuz ve sizi hızlıca bağlamayı başarıyor. Tabii ki bazı anlarda yavaşladığı ve takımı kaynaştırmaya çalıştığı anlar oluyor ki çoğunlukla başarılı oluyor ama ona birazdan daha detaylı değineceğim. Bazen gerekli olan “karakterin geçmişinden şeyler anlatma” anları da bulunuyor. Amacı belli olsa da bazen tüm olaylar arasında rastgele hissettirebiliyor. 


Aynı zamanda James Gunn hikaye akışında olabildiğince çizgi roman anlatımını baz almış gibi hissettim. Sizi bir yere odaklayıp orayı anlattıktan sonra bir süre öncesindeki başka bir yeri anlatıp daha sonra kesiştirdiği çok an bulunuyor. Birds of Prey filminde bu daha fazla, uzun ve gereksiz kullanıldığından sinirimi bozarken burada sizi gergin bir şekilde bırakmayı başarıyor. Yine de ilk yarıda bir iki anda bu olayın rahatsız ettiği oldu. Kısacası The Suicide Squad hızlı ve sıkılmadan izleyeceğiniz bir film. James Gunn, Guardians of the Galaxy serisinde işe yarayanları ve öğrendiklerini buraya taşımış ve uygulamış, ki söylemem lazım bazen film çok tanıdık hissettirdi. Bu kötü bir şey mi? Hayır, çünkü madem işe yarıyor neden değiştiresin? 



Dediğim gibi filmin sizi koltuğunuzun dibinde beklettiği kısımlar dışında duygusal ve güçlü anlar da bulunduruyor ama genel olarak komedi daha ağır basıyor. Yine Guardians of the Galaxy serisinde olduğu gibi. İlk filmde stüdyo zoru ile filme sıkıştırılmış leş komediden sonra bu sefer daha doğal hissettiriyor ki bu karakter kimyaları ile de alakalı. Bazı şakaların uzadığı oluyor ama ben genel olarak baya eğlendim. Hele ki arka planda ilerleyen ve daha sonra olay patlayınca karakterlerin konuşmaya başladığı bir durum var ki ona çok güldüm. Dediğim gibi şakaların vuruşu da biraz daha karakterlere bağlı ki tam da konuşma vaktimiz gelmişti.


Gunn’ın bir önceki projelerinde en sevdiğim nokta karakterler ve takımdı. Bu filmde de en sevdiğim parça o olabilir. Guardians takımına nasıl bir aile gibi bakıyorsak Suicide Squad ekibine her an ölebilecek saçma arkadaşlar olarak bakabiliriz. Aynı zamanda söylemem lazım bu film ölüm konusunda gerçekten ciddi. Bu Suicide Squad ve bu sefer gerçekten de isminin hakkını veriyorlar. İlkinde kimseye bir şey olmazken, İp Adam hariç, bu sefer kimin öleceğini tahmin edemiyorsunuz. Bu yerden sonra artık ölüm görmeyiz derken film sizi şaşırtmaya devam ediyor ve karakterlere o kadar ısınıyorsunuz ki bir şey olunca içiniz parçalanabiliyor. Takım anlamında da kaliteli kullanılmış. Dinamikler çok hoş, atışmalar çok eğlenceli, tatlı anlar kalp ısıtıcı… Benim favorim ise Bloodsport karakteri ile Peacemaker’ın kimyası oldu. Baştan sona baya iyi bir ilerlemeydi. 



Karakterler de başlı başına çok güzel yazılmış ve ele alınmış. Her karakterin bir parlama anı, bir görevi ve aklınızda kalan bir olayı var. Kimse öylece yanda durmuyor. İlk filmde bazı karakterler yana atılmışken Harley ve Deadshot'a yoğunlaşıyorlardı. Burada ise herkesi sevebiliyorsunuz. Her karakterden teker teker bahsedemeyeceğim ama bazılarından konuşmak istiyorum. İlk filmden dönen karakterlerimiz var, ki söylemem lazım ilk film hakkında hiç konuşulmuyor, ve çok daha iyi kullanılmışlar. Harley bu sefer aşırı önde bir karakter değil ve dengede kullanılmış. Tabii ki popülaritesi gereği öne çıktığı anlar oluyor ama ilk filmdeki kadar rahatsız olmadım. Rick Flag daha sevilesi ve Amanda Waller daha sert. İlk filmdeki halleri ile alakaları yok ve çok daha iyiler. Aynı zamanda bir sürü yeni karakterimiz var ve dediğim gibi herkesi sevebilirsiniz. Idris Elba’nın Bloodsport karakteri, kız olayları ve duruşu ile ilk filmdeki Deadshot konumunda kullanılacak zannediyordum ama çok güzel kandırmışlar. Kendisi her tarafı silah ile kaplı ve baya havalı bir karakter. Bunun yanında başta bunu sevmem dediğim ama sonuna geldiğinde bayıldığım Daniela Melchior’un Ratcatcher 2 karakteri, David Dastmalchian’in aşırı saçma ve eğlenceli Polka-Dot Man’i ve John Cena’nın şaşırtıcı şekilde iyi canlandırdığı Peacemaker karakteri favorilerimden oldu. Aynı zamanda Sylvester Stallone’un King Shark’ından bahsetmeden geçemem. Kendisi tahmin ettiğim gibi çok eğlenceli bir karakter olmuş. Açıkçası ana karakterlerden daha bahsederdim ama biraz da siz kendiniz tanıyın derim. 



Ana takım filmin odağı olduğundan Guardians serisindeki gibi düşmanlar niteliklisiz gibi düşünebilirsiniz ve yarı yarıya haklı çıkabilirsiniz. Yan düşman hikayede karakterlerin rahatça kapışabileceği bir ordu ve baya alt bir hikaye açabilmek için kullanılmış. Asıl ve fragmanlarda biraz gördüğümüz ana düşman ise gerçekten tatmin edici. Benim gibi saçma detaylar bilen DC hayranlarının tanıyabileceği bir karakter ve ben bu karakteri büyük ekranda göreceğimi hiç düşünmezdim. Ancak James Gunn gibi birisi kullanabilirdi ve çok güzel aktarmış. Olabildiğince çizgi romandaki gibi ve her gördüğümde bayıldığım bir karakter. Fragman izlemeyenler için söylemeyeceğim ama görünce baya saçma ve eğlenceli bulacaksınız. 


Bu filmin ilk filme kıyasla bir başka daha iyi yaptığı şey ise aksiyondu. İlk film ne kadar kötü kurgulu bir aksiyona sahipse bu bir o kadar kaliteli. Çok iyi aksiyon setleri ver baya gerilerek izlediğim bir dövüş de bulunuyor. Ayrıca bir aksiyon sahnesi var ki baya kaliteli kurgulanmış ve yaratıcılık saçılmış. Son olarak aksiyonda bir sınır kullanmadıklarını da söylemek mümkün. Film R Rated hakkını olabildiğince kaliteli kullanmış. Hem aksiyonda hem de komedide R Rated olmasa çok zevki olmayacak anlar var. Stüdyonun bu sefer hiçbir şeye karışmadığı çok belli ki ortaya bu şekilde ne güzel bir şey çıktığını görüyorsunuz. 



Son olarak diğer yan ve teknik şeylerden bahsedelim. Görsel efektler gayet kaliteli, hatta ana düşman baya başarılı yapılmış. Aynı şekilde King Shark da çok iyi duruyor. Bir iki anda yine çok göze battığı oluyor. Bunun yanında olabildiğince az görsek efekt kullanmalarını beğendim. Kamera arkası sahnelerden bildiğim kadarıyla çok gerekmediği sürece görsel efekte yönelmemişler. Çekim anlamında çok kaliteli duran anlar var. Hele ki IMAX’de çok güzel bir etki yaratıyor. Hatta film direkt ilk sahnesinde havalı ve güzel bir teknik kullanıyor. Bu tarafta da bolca yaratıcılık kullanılmış yani. Müzik olarak ise filmin ana müzikleri çok akılda kalıcı değil. Filmden sonra size yapışacağını düşünmüyorum ama aynı Guardians’da olduğu gibi, aynı kalitede ve seviyede olmasa da, bolca müzik kullanılmış. Bazıları baya hoş ve ana yakışır kullanılmış. 


Sonuca gelirsek The Suicide Squad gerçekten de kaliteli bir çizgi roman filmi olmuş. Hoşuma gitmeyen birkaç nokta olabilir ama genel olarak keyifle izledim ve sonuna geldiğimde baya tatmin oldum. Gunn, iyi yaptığı her şeyi burada da yapmış ve seviyesini yükseltmiş. İlk filmden inanılmaz derecede daha iyi ve kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. James Gunn’ın Peacemaker dizisini de baya merak etmekle beraber Gunn daha sonra başka bir DC projesine atlar mı acaba? Kendisi bu saçma karakterleri ne kadar iyi ele alabileceğini gösterdi ve bence bu durumdan sonra yönetmenin herhangi bir karakteri yaratıcı şekilde aktarabileceğine inanıyorum. ⭐️


Notum: 8.0

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.