Oscar Ayı #8 King Richard | Yemezler




Oscar Ayı Yazı Serisi Nedir?


Üç yıldır sizler için hazırladığımız, artık sitemizin klasikleşen unsurlarından olan Oscar yazı serileri, bu sene Oscar Ayı ismiyle sizlerle buluşacak. Mart ayı içerisinde sitenin inanılmaz büyük bir kısmı Oscarlar ile ilgili kimi zaman liste, kimi zaman analiz kimi zaman ise tahmin yazılarıyla dolup taşacak! Özellikle spesifik olarak filmlerle ilgili yazılarımızda aday olduğu kategoriler üzerinden bizce hak edip etmediğinden tutun, hangi özelliklerin bu filmlerin aday olmasını sağladığına, filmlerdeki detaylardan tutun, ödülü kazanmalarını sağlayacak olan artılara veya kaybetmesine sebep olacak olan eksilerine değineceğiz. Her yazının sonunda da aday olduğu ödülü bize göre kazanma yüzdesini sizlerle paylaşacağız. Ana sayfamızdaki etkinlikler kısmından istediğiniz senenin Oscar içeriklerine ulaşabilirsiniz.  

The most strongest, the most powerful, the most dangerous creature on this whole earth is a woman who knows how to think.

Oscarları takip edenler bilir, her sene adaylar yazılı olmayan kontenjanlara göre seçilir. Bu senenin ırkçılık karşıtı mesajlı gerçek hayat uyarlaması filmi kontenjanından adaylık kazanan film de King Richard, ki belirtmekte fayda var üç sene önce benzer kriterlere sahip olan Green Book rezalet bir şekilde büyük ödüle sahip olmuştu. Haliyle King Richard'a dikkat etmek gerek, akademi bayılır böyle filmlere. Bu yazı da haliyle önemli.

King Richard tenis dünyasının gelmiş geçmiş en büyük iki sporcusu olan Venüs ve Serena Williams'ın çocukluk/gençlik dönemini babaları üzerinden ele alıyor. Bu tarzda bir filmde çok daha popüler olan iki karakteri değil de onları yetiştiren babalarını merkezine alması filme orijinallik katıyor ve aslında konu olarak klişelerden filmi kurtarmış oluyor... kısmen. Neyse, oraya gelmeden önce biraz ana karakterimize odaklanmak istiyorum. Açıkçası Richard ilginç bir karakter, film de bunun gücünü kullanıyor. Filmdeki bütün çatışmalı sahnelerde Richard bütün insanlarla karşıt görüşte, bu tarz filmlerde tempo için doğal gözüken çatışmalar kurmak önemli ki film de bu yükü Richard karakterine yüklemiş. Ancak bunu yaparken bence en önemli kısım olan doğallığı unutmuş. Richard film boyunca o kadar çok çatışmaya giriyor, o kadar çok insanla anlaşamıyor ki bir noktadan sonra bu tartışmaların büyük kısmı çok suni duruyor. Karakterin hiç kimseyle anlaşamaması gerçek hayatta da yaşadığı bir şey olsa dahi filmde bunu gerçekçi bir şekilde sunmak kolay değil, bunu kabul ediyorum. Ancak bu kadar zorlamaya gerek var mıydı gerçekten? Adam filmde gördüğümüz her karakterle en az bir kere tartışmaya giriyor. Süresini ölçmeye üşendim ama filmin önemli bir bölümünü de adamın birine fırça çekişini dinleyerek geçiriyoruz. Bunları muhtemelen senaristlere sorsak gerçek hayatta da böyle olmasını bahane olarak gösterirlerdi, ama dediğim gibi, bu sadece bir bahane olmakla kalır ve bir sebebe dönemezdi. Açıkçası bu unsur filmin senaryosunun değerini benim gözümde ciddi boyutta düşürdü. Bir noktadan sonra adamın içine girdiği tartışmalardaki motivasyonu, sebebi bile tam belli değil. Bu durumları da en başından beri karakterin planı buydu ve her şey ayarladığı gibi gitti demeye getiriyor film finalinde, ancak bu hiç ikna edici değil. Filmin fikrimce en olumsuz özelliği bu oldu.




Bu noktada senaryoda hoşuma gitmeyen bir diğer unsura da kısaca değinmek istiyorum, gereksiz gerilim ve dramitizm. Özellikle filmin başlarında hikayeye etkisi olmayan, sadece izleyiciyi germek için konulan, ne karakterlere ne de olay örgüsünde bir etkisi olmayan sahneler var. Bazı olayların karakterler üzerindeki etkisini filmin devamında hiç görmüyoruz, ki bu da zaten sahnelerin gereksizliğini gösteriyor. Sadece o an izleyiciyi etkilemek için konan, çoğu klişelere dayalı sahneler bunlar. Aynı zamanda filmin süresinin de gereksiz uzattığını düşünüyorum bu sahnelerin. Ancak yiğidi öldür, hakkını yeme demişler; bu sahnelerde ırkçılık ajitasyonu yapmamalarını takdir ettim. Gerçek hayat uyarlaması ve siyahi insanların başrol olduğu bir filme rağmen filmde hiçbir abartıya kaçan ırkçılık mesajlı ajitasyon sahnesi yok, buna çok sevindim. Filmde ırkçılık konusu merkeze alınmamış ve tam yerinde, ufak anlarda, olması gerektiği gibi kullanılmış. Yine de bahsettiğim gereksiz gerilim yaratan ve filme bir katkı sunmayan sahnelerin oluşu benim için senaryonun bir diğer negatif özelliği oldu.

Filmde oyunculuklar başarılı, ama özellikle Will Smith'in oyunculuğu çok başarılı. Adamın ne kadar ustaca bir performans koyduğunu aslında filmin sonunda çıkan gerçek görüntülerle beraber anlıyorsunuz. Richard'ın vücut duruşunu, yürüyüşünü, kelimeleri telafuz edişini, tavırlarını, mimiklerini o kadar iyi çalışmış ki Will Smiht, gerçek görüntüleri izleyince aralarındaki farkı göremiyorsunuz resmen. Kariyerinin bence en iyi performanslarından birine imza atmış ve bunun için çok fazla çalıştığı da her halinden belli. Valla helal olsun, Benedict ve Andrew çok ön plandayken hiç beklemediğim bir performansla karşılaşmış oldum sayesinde. Onun dışında diğer oyuncular da gayet iyi, özellikle Jon Bernthal'i de beğendim ama Will Smith kadar başarılı başka bir performans olduğunu söylemek güç.




Filmin özellikle orta bölümünde tempo sıkıntıları olduğunu da söylemek lazım, bazı kısımlarda ilerlemiyor film. Bunun bence en büyük sebebi orta bölümdeki belli olayların gereksiz uzatılması. Mesela karakterlerimiz tenisin koçunun değişmesi gereğinden fazla uzuyor ve filmin temposunu yerle bir ediyor, daha kısa tutulmalıydı bu kısımlar. Onun dışında tabii ki ana karakterimizin sürekli her önüne gelenle tartışmaya girmesi de temponun düşmesini sağlayan bir diğer etken. Filmin temposu bu iki olumsuz durum düzeltilerek daha ritmik bir yapıya sahip olsa hem filmin süresi kısalarak gereksiz sahnelerden kurtulunurdu hem de tempo sayesinde izlemesi çok daha keyifli bir hal alırdı. Ancak filmin temposu en sonda, finalde zirveye ulaşabiliyor sadece.

Öyleyse filmin en sağlam kısmına gelelim, finaline. Bu noktada Serena ve Venüs Williams'ın kariyerlerinin devasa gücü özgüvenli bir şekilde kullanılmış ve kurgunun da kalitesiyle beraber etkileyici bir final çıkmış ortaya. Hem hızlı bir ilerleyişe sahip hem de sadece önemli kısımlara odaklanılarak seyirciler adına en verimli final hazırlanmış. Ek olarak duygusal ağırlığının da iyi ayarlandığını düşünüyorum. Bir önceki paragrafta dediğim gibi oyunculuk performanslarının da kıymetini arttırıyor finalde kullanılan gerçek görüntüler. Tempo ve müzikler çok iyi, çok uyumlu ayarlanmış ve açıkçası bence filmin bitiş crediti resmen göz boyuyor. İzleyicilere iyi hissettiriyor ve filmin bütün sorularını unutturarak ağızda güzel bir tat bırakmasına sebep oluyor ki bu büyük bir başarı. Filmde bu yüzden en beğendiğim ve başarılı bulduğum kısım finali oldu. 

Kazanır Mı?

Açıkçası adaylar açıklandığında en iyi erkek oyuncu için Benedict veya Andrew'dan başkası kazanamaz derdim fakat Will Smith'in performansı beklediğimin çok çok daha üstünde çıktı ve Oscar'ın habercisi olan diğer törenlerde de iyi bir iş çıkardı usta aktör. Sonuç olarak başlangıca göre çok daha farklı düşüncelere sahibim ve daha önce 3 kere daha aday olmasının da gücünü kullanarak Smiht'in ödüle çok yakın olduğunu düşünüyorum. Filmin kurgusu finalde zirve yapıyor dediğim gibi ama ondan önce ciddi problemleri olan bir kurguya sahipti, özellikle orta bölümdeki problemlerden zaten bahsettik. Haliyle ödülü alabileceğini sanmıyorum. Smiht dışında öne çıkan bir oyunculuk olmadığından da bahsetmiştim ki sonuç olarak yardımcı kadın oyuncu da zor gözüküyor. Açıkçası senaryo biraz şüphelendiriyor çünkü akademi bu tarz filmlere her fırsatta ödül vermeye bayılır, ama açıkçası beni son yıllarda biraz değiştiklerine ikna etmeyi başardılar. Bu yüzden orijinal senaryo dalında ödüle ulaşabileceğini sanmıyorum, çok daha güçlü adaylar var. En iyi film kaldı geriye, o da zor. Aday olması güzel ama kazanması imkansıza yakın duruyor. Şimdi ben böyle dedim diye kazanacağı tutar kesin ama neyse... 




King Richard problemleri olmasına rağmen gayet keyifli ve içerisinden dersler çıkarılabilecek, örnek alınabilecek ve aslında pek çok kişi için motivasyon kaynağı olabilecek etkileyici iki sporcunun kariyerini babalarını merkeze alarak anlatıyor. Sevabıyla günahıyla, eleştirdiğim noktaları olmasına rağmen kendini bana sevdirmeyi başardığını söyleyebilirim ancak aşırı bayıldığım bir yapım da olamadı maalesef. Oscar'lar bu gece yayınlacak, son yazılarımıza göz atmayı unutmayın!


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.