Shadow War İnceleme | Part 1


 DC’nin yeni crossover eventi ve bir nevi Jashua Williamson’ın büyük yaz hikayesi Dark Crisis’a bağlanacak parça sonunda başladı. Shadow War bilmeyenler için Williamson’ın Robin ve Deathstroke Inc. serisinde yazdığı olayların birleşerek ve içine de Batman katılarak oluşmuş bir hikaye. Robin ve Deathstroke Inc. güçlü bir şekilde buna temel atıyordu. Bundan dolayı Alpha sayısı ağırlıklı olarak diğer serilerdeki meseleleri devam ettirdiğinden birazcık onlar hakkında konuşarak başlayacağım ve ardından Alpha sayısı hakkında düşüncelerimi vereceğim. Şimdiden uyarayım arada Deathstroke Inc. ve Robin serisinden spoilerlar verebilirim.


İlk olarak pek beklentim olmayan Robin’den başlayalım. Karakteri çok sevmesem de Williamson bu seride biraz daha aksiyona yönelerek ve küçük karakter anları katarak Damian’ı biraz daha sevmemi sağladı. Kendi başına iyi buluyorum en azından. Alfred’in ölümünden beri kendini suçlu hissediyor ve babası tarafından dışlandığını düşünüyor. Bundan dolayı da bir turnuvaya katılıyor. Lazarus turnuvası dünyanın dört bir yanından dövüşçülerin katıldığı ve herkesin üç kez ölme hakkının olduğu bir turnuva. Aksiyon çok hoş ve saran bir hikaye var. Bunun yanında Lazarus’un ve Robin’in kökenine inmek de güzeldi. Ne kadar sonlara doğru şeytanlar sokup biraz sapıtsa da ve çizim kötüleşse de kaliteli bir maceraydı. Özellikle turnuva bazlı sayılar baya eğlenceliydi.



Bu serinin Al Ghul ailesi dışındaki bir önemli noktası yan karakterler Connor Hawke ve yeni karakter Flatline çok ki iyi işleniyorlar ama önemli olay Ravager ve Respawn. Deathstroke’un kızı ile Deathstroke’a kostümüne benzer bir görünüm taşıyan karakter seri boyunca ilgimi çekti ve ardından Deathstroke Inc.’e taşındılar. Deathstroke demişken isterseniz beklentimi güzelce aşan Robin’i burada kapayıp o seriye geçelim.


Şaşırmayacaksınız ama Deathstroke Inc. de beklentimin üzerinde çıktı. Bu seriye biraz geç girdim ama iyi ki öyle yapmışım çünkü arka arkaya okumak çok daha iyi oldu. Deathstroke, T.R.U.S.T adlı bir organizasyona katılıyor ve artık iyiyim düşüncesi ile birçok göreve gidiyor. Yanında ise Black Canary var ki o da yavaştan organizasyonun sırlarını keşfetmeye çalışıyor. İlk birkaç sayı farklı görevlerden dolayı çok umurumda değildi ama sırlar açıklandıkça güzel bir hal aldı. Organizasyon kesinlikle serinin önemli bir yanı değildi. Black Canary bile bir olaydan sonra devre dışı kalıyor. Hikayenin her noktası Deathstroke’u belli bir noktaya getirmek içindi.



Asla iyi olamayacağını anlayan Deathstroke güzelce 180 derece dönüp organizasyonun başına geçiyor ve kendisini kötülerin kralı yapıyor. Açıkçası bu dönüm noktası çok hızlı geldi ama serileri paralelleştirmeye çalıştırdığı için bunun birden atlama yapmasını anlıyorum. Shadow War’a ulaştığı noktada ise kızı ve Respawn seriye katılıyor. Kızı bu yaptıklarının çılgınca olduğunu söyleyip kaçıyor ve Respawn’ın da bir klon olduğunu öğreniyoruz ki kesinlikle çok saçma bir andı. Damian klonlarından sıkılmadınız mı? Neyse bunun kanında Deathstroke da olduğu için kendilerine birdenbire baba oğul gözüyle bakmaya başlıyorlar. Robin kadar iyi olmasa da Deathstroke Inc. de güzel anlara sahip ve akıcı. Saçma ve hızlı çok an bulunduruyor yine de. 


Size serilerde ne olduğu ve önemlerini biraz anlatabildiysem artık Shadow War konuşmaya geçebiliriz.



Sayı tüm serilerin kaldığı yerden devam ediyor. Batman, Gotham’a dönmüştür ve her zamanki kahramanlıklarını yapmaktadır. Deathstroke suç imparatorluğunun yeni başıdır ve Ras Al Ghul kendisini yetkililere teslim etmeye karar vermiştir. Dünyaya Lazarus sırlarını açıklayacağını söyleyen Ras’ın konuşmasında ise bir kaos yaşanır ve sonu herkesi derinden etkiler. Robin ve babası arasındaki çatışma büyür ve tüm bunların üstüne her şey için Deathstroke suçlanır. Şimdi ise herkes Deathstroke’a ulaşmaya çalışmaktadır. Bazıları canlı isterken bazıları da ölü istemektedir.


Bu sayı baya başarılıydı ve uzun zamandan beriki en iyi DC hikayesi başlangıcıydı. Büyük çatışmaların yanında Batman ve Robin dramı gibi küçük çatışmaların da yer edinmesi dolu bir hikaye sunuyor. Bunun yanında gerçekten de bir eventi doldurabilecek bir sürü piyon sunuyor ki baya aksiyon sözü veriyor. Hiçbir şey aceleye getirilmiş hissetmemekle beraber tüm karakterlerin bu duruma hazırlandığından bazı Batman sayıları gibi karakter dışı hissettirmiyor. Yine de Batman ile Robin arasında yaşanan kritik bir an var ki Batman için bile fazla abartılı ve sert bir cümle olduğunu düşünüyorum. 



Hikayenin tek sıkıntısı Robin ve Deathstroke Inc. okuduğunuza güvenmesi. Batman’i takip etmiyorsanız direkt dalabilirsiniz ama diğer serileri okumayanlar biraz kaybolacak. Batman ne kadar hikayeye yeni katılmış bir eleman olsa da hikayenin gelecek sayılarının bir kısmının Batman serisinde olacak olması biraz zorunluluk katıyor. Kısacası Joshua Williamson’ı ya takip edeceksiniz ya da tamamen bırakacaksınız, ya da başta yazdıklarımla yetineceksiniz. Ki Williamson’ın dediklerine göre bu hikayenin Dark Crisis için de bir önemi var ki aklım almıyor. Hikaye inanılmaz yüksek bir kalitede olmayabilir ama en azından tek bir kafadan çıktığını anlıyorsunuz. Belki de X-Men döneminde de her şeyi Hickman yapmalıydı.


Sayının çizeri ise bir süredir ortada olmayan, belli aralıklarla Detective Comics çizmiş Viktor Bogdanovic. Kendisini ilk tanıdığımdan beri fakir adamın Capullo’su olarak tanımlıyorum ve hala biraz öyle ama bu kesinlikle kötü demek değil. Çizimin Greg Capullo’yo benzemesinden kimsenin şikayet edeceğini düşünmem. Çizim gerçekten kaliteli, ifadeler hoş, aksiyonun etkisi güçlü. Özellikle çizer ifadelere önem veriyor ve bolca karakterlerin yüzlerine odaklanan panel görüyoruz. Çizim kısmında hiçbir şikayetim yok.




Shadow War güzel bir event başlangıcı. Öncesinde temel atılan olayları kullanan ve üstüne bu temelleri bağlayıp üstüne bir sürü çatışma katan bir sayı. Şimdiden Fear State’ten daha iyi hissettiriyor ve bunun sebebi de buna doğru ilerleyen serilerin çok doğal ve sıkmadan getirmiş olması. O hikaye başlayana kadar Magistrate konseptinden sıkılmıştık. Bu ise bildiğimiz karakterler ile daha taze bir içerik çıkarıyor. Dediğim gibi en büyük uyarım önceki serilere bağlılığı ve okuyucunun boşlukta kalabileceği. Robin serisi okumayan bu sayıdaki Ra’s Al Ghul’u tuhaf bulabilir mesela. Yine de kaliteli bir başlangıç. 


Başlıktan da anlayabileceğiniz üzere bu eventi sayı sayı incelemeye zorlamaktansa kısım kısım konuşacağım. Bir sonraki kısımda üç sayı konuşacağız ve böylece event takiplerinde yeniden bir düzene yerleşeceğiz. Devil’s Reign arada kaynamış olsa da hikayenin sonundan sonra dönmek istediğimi zannetmiyorum. Bilmiyorum, duruma göre belki sonuçlara bakarız.



Notum: 8.2


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.