Jurassic World: Dominion Spoilersız İnceleme | Veda?



Spielberg'e olan özel sevgimi, sitemizde geçtiğimiz senenin Oscar adayı filmlerini değerlendirdiğimiz yazı serimizde biraz açıklamaya çalışmıştım. O yazıya da buradan ulaşabilirsiniz. Spielberg denince akla gelen ilk üç filmden biri de efsaneleşmiş Jurassic Park filmi tabii ki. Serinin yeni filmi olan Jurassic Park: Dominion filmi 10 Haziran Cuma günü vizyona girecek. Sizler için dağıtıcı firmanın davetiyle filmi önceden izleme şansı bulduk, onlara da buradan bir kez daha teşekkür ediyoruz. Serinin ilk filmini izlemeyenimiz yoktur diye tahmin ediyorum, hatta bu vesileyle orijinal filmin yapım sürecini anlatan Movies That Made Us serisinin Jurassic Park bölümünü de önermiş olalım. 1993 yapımı filmin önemini ve başardıklarını burada anlatmaya çalışırsak yeni filme haksızlık etmiş oluruz, çünkü ona pek yer kalmaz açıkçası. Ancak şunu da belirtmekte fayda var ki sonraki hiçbir Jurassic filmi ilk filmin etkisini yaratmadı; ne bu serinin nostaljisini kullanmayı başarabildiler ne de günümüzdeki görsel efekt çağında etkileyici işler sunmayı başarabildiler. Hazır fırsat bulmuşken serinin diğer filmleri hakkında kısa bir özet yapalım.


(Uyarı Notu: Yazdıktan sonra önceki filmlerle ilgili görüşlerimin biraz fazla yer kapladığını fark ettim :). 'Eski filmleri boşver şimdi, sen bize yenisini anlat!' diyenler önümüzdeki üç paragrafı atlayıp yeni filme ulaşabilir.) 


İlk filmin yarattığı etkiden dört sene sonra çıkan devam filmi aslında yine serinin yaratıcısı usta yönetmen Steven Spielberg'in elinden çıkmıştı. Buna rağmen ilk filmin yanına yaklaşamadı ve acımasız yorumlara göğüs gerdi ki Spielberg de bir daha zaten bu seride film yönetmeme kararı aldı, devam filmlerinin yapımcılığını yapmaya 30 yıl sonra bile devam ediyor olsa dahi. Açıkçası ben serinin 2. filminin oldukça haksızlığa uğradığını düşünenlerdenim. Evet, ilk filmdeki tadı yok. Ama zaten bunu beklemiyordum, bu yüzden filmi bu yönden taşlamak haksızlık olur diye düşünüyorum. Her şeye rağmen dönemine göre oldukça kaliteli aksiyon sahnelerine ve yönetmenlik olarak Spielberg'in kalitesini gösterdiği long shotlara sahip bir film. Hikayesinin zayıf olduğunu kabul ediyorum, ama bu da aslında bizi Jurassic filmleri adına yeni bir tartışmaya çıkarıyor.





Şahsen ben bir Jurassic filminden kaliteli bir hikaye beklemeyi uzun zaman önce bıraktım. Bu filmlere daha çok dinozorları kullanma yönlerine bakarak değerlendirmeyi tercih ediyorum. Dinozorlar eğlenceli, heyecanlı, tatmin edici ve en önemlisi farklı bir şekilde kullanıldığı takdirde hikayesi zayıf olan Jurassic filmleri dahi beni memnun bırakmayı başarıyor. Sonuçta bu serinin alametifarikası bu yaratıklar, haliyle en önemli kısmı da onları nasıl kullandıkları. 2. film beni bu açıdan tatmin ettiği için filme hunharca saldıran öfkeli kalabalıkta yer almadım, filmi savundum, savunuyorum. Hazır bu noktada yeni seriye gelelim madem. 2015'te Jurassic World filmi ile seriye yeni bir başlangıç yapıldı. Yeni karakterler, yeni bir jurassic park ve yeni dinozorlar. Bu filmin seriye getirdiği en kritik yenilik gen teknolojisinin kullanımıydı. Artık eski dinozorları zaten yeteri kadar gördüğümüz için bize yeni, daha önce görmediğimiz türler lazımdı ki film bunu hiç göze batmayan, hatta hikayeye de olumlu katkılar sunan bir şekilde sunmayı başarıyordu. T-Rex'i zaten bu serinin her filminde görülebilecek en gerici şekilde görmüştük, Colin Trevorrow ve arkadaşları da bu yüzden geçmişte var olmamış olan Indominus Rex karakterini geliştirdiler. Açıkçası filme pek bayılmasam da bence iyi bir denemeydi. Seriye yenilikler katılması hoşuma gidiyor ve ilk filmin 30 yıl sonrasında geçen devam filminde teknolojik ilerlemelerin seride nelere yol açtığını görmek keyifliydi. Hatta filmin ortaya attığı yeni teori bilim camiasında ilginç tartışmalara yer açmıştı. Yine de bu durum filmin ucuz dramalara, saçma aksiyonlara ve haddinden fazla aptal karakterlere sahip olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ancak bu paragrafın başında da dediğim gibi, benim için en önemli kısım dinozorların nasıl kullanıldığı ve 2015'teki yeni serinin ilk filmi beni bu açıdan tatmin etmişti. Sonuç olarak aşırı sevmesem de hikayesindeki pürüzlere göz yumabildiğim, hayran bırakmadı ama en azından eğlendirdi diyebileceğim bir Jurassic filmiydi benim için. 2. filmde ise maalesef işler değişti.


Jurasic World'ten tam üç sene sonra geldi yeni serimizin devam filmi: Jurassic World: Fallen Kingdom. Bu sefer adada bulunan yanardağın aktifleşmesi yüzünden dinozorlar tekrar nesillerinin tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Açıkçası filmin de zaten elle tutulur tek yanı bu konunun anlatıldığı ilk 40 dakikalık bölümdü. Bu bölümde heyecan yaratmayı başaran yanardağ patlamaları eşliğinde geçen dinozor kurtarma bölümlerinin yanı sıra, 'Dinozorları kaderlerine terk edip nesillerinin tekrar yok oluşunu mu izlemeliyiz yoksa tarihin tekerrür etmesinin önüne geçerek onları kurtarmalı mıyız?' sorusunu düşündürmesi filmin seriye tek katkısıydı ki filmde de hoşuma giden tek kısım bu yüzden burası. Dediğim gibi, hikayede pürüzler olsa bile gerek düşünsel olarak gerek de aksiyon olarak seriye yapılan katkılar çok hoşuma gidiyor. Bu tartışma da bence seriye yapılan çok güzel bir katkıydı, ancak filmin devamı, yani kalan 1.5 saat felaketti. O kadar saçma bir olay örgüsüne, motivasyonsuz bir kötü adama sahipti ki göz yumulamayacak kadar rezil bir senaryoya sahipti film. Üstüne bir de önceki filmdeki Indominus Rex dinozoru hiçbir yenilik katılmadan, bayat yemeği ısıtıp tekrar sunar gibi filme eklenmişti ki hepsinin sonucunda en sevmediğim Jurassic filmi oldu benim için.




Ve bu filmin de üzerinden dört sene geçti, şimdi de bu yeni üçlemenin son filmine kavuştuk: Jurassic World: Dominion. Açıkçası 2015 yapımı filmin yönetmeni tekrar ipleri eline aldığı için filme beklentim önceki filmin berbatlığına rağmen gayet yüksekti ki bunda filmin fragmanlarının da gayet güzel olmasının payı var. Ayrıca her ne kadar kendisini sevmesem de önceki filmin seriyi getirdiği noktadan oldukça memnundum. Dinozorların günümüzde insanlarla beraber doğada yaşaması çok ilgi çekici olaylara yol açabilecek, yeni filme güzel malzemeler sunabilecek bir durumdu. Sonunda filmi dün sabah izledim, artık yeni filmimizi konuşabiliriz özgürce. 


Öncelikle seride en değer verdiğim özelliği değerlendirerek başlayabiliriz: Yenilikler. Filmimiz direkt olarak dinozorların insanlar arasında yol açtığı problemlerle başlıyor ki buraları izlemek oldukça keyifli çünkü aslında kendimizle bağdaştırabileceğimiz pek çok olaya yer veriliyor. Haliyle günümüzde bizim hayatımızda dinozorlar olsa neler yaşardık sorusunu düşünmek ve izlemek filmin açılışını güçlendiriyor. Bir önceki filmin aksine biraz daha izleyenlerin kendisinden bir şeyler bulabileceği, gündelik yaşam atmosferinde geçen bir film olmuş. Bir diğer yenilik de daha önceki filmlerde görmediğimiz dinozorlara yer verilmesi ki çok yaratıcı şeyler olmasa da aksiyona yenilik katılmasını kolaylaştıran bir durum. Filmin serinin diğer filmlerine nazaran bir diğer olumlu özelliği de bence mekanlar. Diğer filmlere göre karakterlerimiz daha fazla mekanda aksiyondan aksiyona koşuyor, bu çeşitlilik de yine seyir zevkini yükseltiyor. Mekan çeşitliliğinin artmasını sağlayan etken de esasında karakter sayısının artması, çünkü bu sayede farklı ekipler farklı yan hikayelere sahip.





Dominion yeni serinin ilk iki filmine göre daha kalabalık bir film, ikinci filmdeki yan karakterlerin yanına bir de orijinal filmdeki karakterlerimiz geri dönüyor. Bu efsane karakterlerin filmde en optimum şekilde kullanıldığını söyleyemem, ama bence oldukça efektif bir şekilde kullanılmışlar. Zaten amaçları nostalji duygusunu hissettirmek, bunu da abartıya kaçmadan başarmışlar. Ayrıca değinmek istediğim başka bir şey daha var ki ilk filmde önemli bir yer kaplayan, Claire karakterinin ailesiyle ilişkisini ve yeğenlerini devam filmlerinde hiç görmedik, duymadık ilginç bir şekilde. Çok önemsediğim karakterler değildi açıkçası ama hiç yaşanmamış gibi davranmaları üçleme adına bir kusur bence. 


Ben filmin aksiyonunu sevdim. Beklediğimden daha ürkütücü sahneler de var, oldukça heyecanlı ve görsel olarak da tatmin edici aksiyon sahneleri de. Bu açıdan tatmin oldum ki filmden en büyük beklentilerimden biri de buydu zaten. Buna ek olarak IMAX ekranlarında devasa dinozorları seyretmek çok keyifli, bu filmde de doya doya seyredebiliyoruz. Üstüne üstlük bir de 2 boyutlu olarak vizyona girdiği için film adına gayet olumlu bir durum. Ana karakterlerimiz Maisie dışında pek değişmemiş, ilk iki filmdeki gibi devam ediyorlar. Maisie ise artık büyümüş, ergenliğini yaşıyor. Açıkçası filmdeki ergen draması çok klişe olduğu için izlemeyi hiç sevmediğim kısımlardan ama oraları da çok uzatmamaları memnun bıraktı. Ayrıca bazı noktalarda karakterin geçmişine yenilikler katılması da ilgimi çekti. 





Tabii ki filmdeki her şey bu kadar olumlu değil. 2 saat 26 dakika bence böyle bir hikaye için biraz uzun, haliyle bazı olaylar da gereksiz uzatılmış. Bu uzatılmış sahneler filmin hem seyir zevkini düşürüyor hem de izleyiciyi yoruyor. Dürüst olmak gerekirse bazı yerler uykumu getirdi. Aynı zamanda serinin diğer filmlerinde olduğu gibi saçma, biraz zekasız sahneler ve motivasyonsuz, ucuz yazılmış kötü adamlar yine bu filmde de mevcut. Kendi senaryo formüllerini hiç değiştirmeden uygulamaya devam ediyorlar, bu da diğer filmlerindeki senaryo hatalarını düzeltme fırsatını ellerinden alıyor. Ancak dediğim gibi, dinozorların yarattığı eğlence ve aksiyon yeteri kadar başarılı ve yaratıcı olduğu sürece çok göze batmıyor hikayedeki bu tarz kusurlar. Bir diğer eksim de aslında filmin serinin son filmi olarak üretilmesi ve pazarlanması. Film beni memnun etmeyi başarsa da serinin vedasıymış gibi hissettirmedi. Hikayesi veda değil de bir ara hikaye gibi ve aslında finalde de zaten başlangıca göre serinin gidişatını değiştirecek hiçbir değişikliğe sebep olmuyor. Yani geniş çerçeveye bakınca başladığı noktada bitiyor film. Bu kadar uzun yıllara yayılan tarihi bir film serisinin finalini daha etkileyici, duygusal veya şaşaalı olmalıydı fakat bence olamamış. Bittiğinde hiç veda gibi hissettirmedi, hatta 'Bu gerçekten final miydi ya?' diye kendimi sorguladım ve tekrardan internetten kontrol ettim. Bu açıdan beni biraz hayal kırıklığına uğrattığını söyleyebilirim.


Sonuç olarak 30 yıl önce başlayan Jurassic Park serisi 7 yıl önce başlayan yeni Jurassic World serisiyle devam etti ve 10 Haziran Cuma günü de son bulacak. Serinin diğer filmlerine de fazlaca yer verdiğim için biraz uzun bir yazı oldu ama seriye veda ederken bence olması gereken de buydu. Ben filmde eğlendim, önceki filmin aşırı kötü tadı damağımdan temizlendi ve hikayesinin eksiklerini görmezden gelerek dinozorların zevkini çıkarabildiğim bir Jurassic filmine daha kavuşmuş oldum. Gelecekte Jurassic evreniyle ilgili nasıl yapımlar bizleri bekliyor hep beraber göreceğiz. 


Notum: 5.7

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.