Shadow War İnceleme Part 2 | Savaş Genişliyor


 Sitenin DC yazıları ile dolacağı event takiplerimizin diğer yarısına geri döndük. İlk yazımızda biraz Robin, biraz Deathstroke biraz da Shadow War alpha konuşmuştuk. Başlangıç olarak yeterli ve gayet kaliteliydi. Bu sefer de sırası ile çıkan dört sayıyı konuşacağız, düşüncelerimizi vereceğiz. Eğlenceli olacak. Normalde konuşacağım sayılardan bir tanesi bir tık daha sonra çıksa da çok önemli olmadığından ve sevdiğim sırayı bozmasını istemediğimden bu yazıya aldım. Daha da uzatmadan başlayalım. 


İlk olarak söylemem lazım konuşacağım üç ana sayı da önemli. Hepsi aynı yazar tarafından ve hiçbiri ara sayı muamelesi görmüyor. Hepsinin bir amacı var ki eventlerde artık bulması zor bir durum. Bunu sevdiğimi söyleyerek başlamak istedim. Artık sayılara geçebiliriz.


Ayrıca bu yazı Shadow War’un Alpha sayısından spoiler taşımakla birlikte üç serinin önceki sayıları hakkında spoilerlar içerecektir.


Batman #122



Shadow War hikayesinin ikinci kısmında Batman, Ra’s Al Ghul’un cinayetini araştırmaya başlar ve bunu gerçekten Deathstroke tarafından işlenip işlenmedğini sorgular. Soruşturma için ise Ra’s a epey yakın olan birisine gidecektir. O sırada Deathstroke işlemediği bir suç için klon oğlu Respawn ve ekibi ile League of Shadows’dan kaçmaktadır. Robin ise Deathstroke’a öldürmek için birisine danışır. Aynı zamanda sayıda bir yan hikaye var ve ne kadar havalı dursa da çok umursamıyorum ve bahsetmeyeceğim. 


Bu gayet iyi bir sayıydı ama Shadow War sayısının ardından bir her anlamda bir düşüş gibi hissettiriyor. Sayının amacı her karakterin tam noktasını sunmak ve bu üç sayılık kısımdaki yollarını çizmek. Aynı zamanda kesişecekleri kısmın temelini atıp katil hakkında ipuçları da veriyor. Yine de geçtiğimiz sayının büyük başlangıcından sonra güzel parçalar içerse de o tempoyu tam devam ettiremiyor. 


Sayının çizeri ise Howard Porter. Başlangıçta Deathstroke’u çizen kişi neden seriye devam etmek yerine Batman’e geçmiş bilmiyorum ama kendisi sevdiğim bir çizer. Güzel anlar, dinamik hareketler ve daha fazlasını sunuyor çizer. Yine de Alpha sayısındaki Viktor Bogdanovic’i tercih ederim. Kendisi keşke daha çok kullanılsa dediğim çizerlerden. Güzel bir temel sayısı olsa da bu üç sayı içerisinde en az beğendiğim. Yine de sevmem bu eventin kalitesini gösteriyor.


Notum: 7.0


Deathstroke #8



Şimdiki konuşacağım iki sayının ilginç yanı aynı gün çıkmış olmaları. Genellikle eventlerde iki kısmın aynı anda çıkması biraz nadir görülür. Neden farklı haftalarda çıkmaları için bir şey yapmadınız ki? Neyse hikaye olarak bu sayı Deathstroke’un Ra’s Al Ghul tarafından yaratılmış Robin/Deathstroke klonu arasında vakit harcıyor. Bu karakterlerin kaçışları sırasında aralarındaki dinamiği güçlendirmelerini okuyoruz. Robin ve Reveager, Deathstroke’un peşindeyken Batman de Talia’nın neler yaptığını anlamaya başlar ve diğer serilerde yaşanan ve kaçırdığı olayları öğrenir. 


İki sayı aynı gün çıktığından hikayede büyük bir ilerleme olmamasını Batman’in aksine çok takmadım bu sefer. Belki de planları budur bilmiyorum. Yine de sayı amacını çok güzel yerine getiriyor. Sayının büyük bir çoğunluğu Deathstroke ve Respawn arasındaki ki sayı buna zaman harcadığı için çok mutluyum. Bu iki karakter tanıştıktan bir sayı sonra Shadow War başladığından aralarındaki dinamikleri daha gelişmemişti. Bundan dolayı ana olayların yanına bunu sıkıştırmaları mutlu etti. Yine de bunun dışında olan olaylar çok akılda kalıcı değil. Batman kısımlarını bu sayıya dönene kadar unutmuştum ama karakterin hikayesini ilerletmeyi başarıyor.


 Paolo Pantalena sayının çizeri ve kendisi birçok kez gördüğüm ama ismi hiç aklımda kalmayan bir çizer. Kostümlü karakterler abartılı ve ifadeler bazen saçma gözükse de tarzı çok hoşuma gidiyor. Renklendirmenin katkısı da baya fazla. Stilden dolayı potansiyeli çok güçlü olan bir çizer olduğunu düşünüyorum ama o potansiyele hep ulaşamıyor. Ne kadar büyük bir sayı olmasa da önceki sayıdan daha iyi olmakla birlikte amacını güzel yerine getiriyor. 


Notum: 7.5


Robin 13



Act 2 diyebileceğimiz kısmın son sayısı ise Robin'de. Robin ile Ravager, Deathstroke ve Respawn'ı yakalamayı başarıyor ve aksiyona gömülüyorlar. O sırada ise Batman yetişip her şeyi yerine oturtmaya çalışır. Karakterler artık nefretleri kenara bırakıp her şeyin arkasında ortalığı karıştıran kişiyi çok geç olmadan bulmalıdır. Deathstroke'a karşı nefretinden kör olmuş Talia ise istediği eline geçene dek ilerlemeye devam edecektir. 


Bu üç sayı arasındaki en iyisi kesinlikle Robin'di. Aksiyona, gelişime ve güzel anlara sahipti. Karakterler birbiri ile güzel etkileşime geçiyor ve iki sayıdan sonra tatmin etmeyi başarıyor. Respawn ile Robin'in yeniden karşılaşması, Batman'in olaylara yetişmeye çalışması, Deathstroke'un doğruluk peşinde koşarken yine de klasik tarzında olması çok güzel. Bununla birlikte karakter gelişimi fark edilebilir hale geliyor. Williamson'ı Flash serisinde sevmememin sebebi hep aynı hissettirmesiydi ama burada bir amaç ve karakterleri götürmek istediği bir yer olduğu için gelişimi görebiliyorsunuz. Tek sıkıntısı belki de fazla hızlı olması ama eventin süreci ve zamanlamasından dolayı anlayabiliyorum. 


Sayıyı Roger Cruz çiziyor ki yanlış bilmiyorsam bu seride birkaç kez daha bulunmuş bir çizer kendisi. Gayet animasyonumsu bir yapıya sahip ve yeterli. Çizimler arasında en az etkileyicilik bulunduran olsa da yine de güzel. Açıkçası sayıların düzenli bir şekilde iyileşmesi güzel ama çizer olarak bence daha iyi seçimler yapılabilirdi. Yine de hikayesiyle ve anlattıklarıyla en güçlü sayıydı.


Notum: 8.0


Shadow War Zone



Bu sayıdan önce bir Batman sayısı çıktı ama üçlü akışını bozmamak için Batman sayısını gelecek yazıda konuşacağım. Birden fazla alakasız hikaye içeren sayılardan nefret ederim ve bunu daha önce çok belirttim. Sevmem çok nadirdir. Bu sayıda da toplam 4 hikaye bulunmakta. İlki Black Canary'nin hikayeye bağlandığı ve Williamson tarafından yazılan bir hikaye. İkincisi Nadia Shammas tarafından yazılıp Talia'nın geçmişine gidiyor ve Lazarus'u ele alıyor. Ed Brisson'dan ise Clownhunter ve Ghost-Maker hikayesi geliyor. Son hikaye ise Stephanie Phillips tarafından yazılıyor ve Harley'nin ninjalardan kaçmasını anlatıyor.


Hiçbir hikaye etkileyici olmadığından bunları seçmeli bir sınava girmişim gibi hızlıca geçeceğim. Williamson'ın Black Canary açılış hikayesi aralarından finale en çok bağlanan ama bir boşluk doldurmak dışında pek bir olayı yok. Güzel aksiyon ve kısa bir öykü. Talia'nın hikayesi tatlı ve Lazarus hakkında ileride önemli olabilecek bazı ipuçları veriyor. Ghost-Maker hikayesi meh ve hiçbir önemi olmayan kısa bir hikaye. Son olarak ise Harley Quinn hikayesi sonunda ilginç bir yere bağlansa da oraya gelene kadar kötü bir yazımla beni kaybetti. Hiçbir önemi de yoktu. Kısacası iki fena olmayan iki tane de vasat hikayeden oluşuyordu sayı. Tamamlayıcı değilseniz atlayabilirsiniz.



Çizimlere gelirsek ise ilk hikayeyi Otto Schmidt çiziyor ki her zamanki gibi güzel bir iş çıkarmış. Kendisini çok sevmekle beraber tarzı çok hoşuma gidiyor ve hikayeyi kesinlikle daha akıcı hale getiriyor. İkinci hikaye için Sweeney Boo hoş dursa da tonu tuhaflaştırıyor. Hikaye daha karanlık olabilecekken tatlı durmasının sebebi çizimi. Mike Bowden ise ortalama bir iş çıkarsa da aynı hikaye gibi hiçbir öne çıkan özelliği yok. En büyük sıkıntım Clownhunter'ın iğrenç kostümü ki dizaynını Bowden'in yaptığını zannetmiyorum. Harley Quinn hikayesinde Ann Maulina ise yapması gerekeni yapıyor ve tatlı bir tarz sunuyor. Renkler de hoşuma gitti.


Kısacası bu sayıyı rahatlıkla atlayabilirsiniz. Belki de bu tarz sayıları okumayı sevmediğimden böyle düşünüyorumdur ama bu yazıdaki en az sevdiğim sayı.


Notum: 5.5


Gelececk yazıda artık final vereceğiz. Ana üçlünün sayılarını konuşacağız ve ardından Omega sayısını çekiştireceğiz. Haberiniz olsun yazın ilk eventini en yakın zamanda kapayacağız.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.