Dark Crisis Yolculuğu | Part 2- Yeni Bir Justice League
Öncelikle bu yazıya girmeden önce söylemem gereken önemli bir şey var. Bu ciddi bir event takibi değil. Zamanında Death Metal gibi işlerde çok denedim ve canım çıktı. Artık okuduğu çizgi romanlarda da daha seçici olan birisi olarak eventleri eskisi kadar sıkı takip etmiyorum. Devil's Reign'in sadece ana sayılarını okuyup geçtim ki o bile benim için büyük bir değişimdi. Yine de Shadow War'da da yaptığım tarzda bir seri hazırlamanın beni belki daha istekli yapabileceğini düşündüm. Yine de tekrardan söylemem gerekiyor ki bu detaylı bir event takibi değil. Önüme atılan her sayıyı konuşmayacağım ve biraz daha derli toplu şekilde fikirlerimi belirteceğim.
Geçtiğimiz kısımda zaten neleri konuşacağımı biraz belirlemiştim. Ana Dark Crisis'ın yanında bir de Flashpoint Beyond serisini konuşmaya karar verdim çünkü ne kadar ayrı hikayeler anlatsalar da kesiştikleri bir iki önemli nokta var ve o seri de önemli hissettiriyor. İleride konuşacağım bazı ara sayıları göreceksiniz ama genellikle bu iki seriye yoğunlaşacağım. Young Justice ara sayılarını okumayı bile düşünmüyorum. Geçtiğimiz kısmın üzerinden baya bir vakit geçtiğinden de kısaca fikirlerimi tazeleyim. Flashpoint Beyond 0. sayısı ile inanılmaz iyi bir başlangıç yaptı ama Justice League #75 Williamson'ın en büyük zayıflığı olan güzel hikaye yapıp vurucu an yapamamadan dolayı çok zarar gördü. Kısaca fikirlerim bunlardı. O zaman daha da uzatmadan ana olaylara dalalım.
Flashpoint Beyond #1
Beklenmedik inanılmaz bir 0. sayının ardından hala beklentimi düşük tutuyordum çünkü bu sayı ile birlikte seriye Geoff Johns dışında iki yazar daha dahil oldu. Jeremy Adams ve Tim Sheridan. Adams gayet ortalama bir yazar olsa da Sheridan nefret ettiğim birisi ve bu seride bulunması gerçekten korkutmuştu. Bu sayıda ise hiçbir şeyin öneminin olmadığına inanan Thomas Wayne, Aquaman'e bir ziyarete gider ama Atlantis ve Amazon arasındaki savaş her zamankinden daha zor haldedir. Wayne kendisi dışında kimlerin bu evrenin var olmaması gerektiğini bilenleri bulmalıdır.
Okurlar, bu sayıyı okuduktan sonra ne kadar rahatladım anlatamam çünkü Sheridan sayıya hiç zarar vermemiş. Belli başlı ton olarak tuhaf hissettiren kısımları kendisinin yazdığını düşünüyorum ama sayıya büyük bir zarar vermiyor. Bir tek başında bir gerildim çünkü sayının ilk yarısında baya bir diyalog ve açıklama var ki bir yerden sonra okuru yoruyor ama ilerledikçe hikaye çok güzel açılıyor. Aquaman ve Wonder Woman'ın bulunduğu kısımlar sadece kaliteli işlenmekle kalmamış ama aynı zamanda eski Flashpoint'teki bazı olayları çok güzel devam ettirip güzel bir düğüm getirmiş. Bunun yanında Thomas Wayne karakteri de çok kaliteli. 0. sayıda da çok sevdiğim bir noktaydı. Kendi evreninin bir hata olduğunu farkına varmış ve yaptığı hareketlerin bir öneminin olmadığına inanan bir karakter. Yaptıklarının ileride çok güzel patlayacağına inanmakla beraber o anı iple çekiyorum.
Bir önceki sayıda çok beğenmediğim bir nokta çizimdi. Hikayeye göre biraz düşük bulmuştum ama bu sayıda Xermanico geliyor ki kendisi inanılmaz bir iş çıkarmış. Çok havalı anlar var. Çizeri uzun zamandır takip etmekle beraber sanırsam bu en önemli serisi ve çok yakışır bir iş çıkarmış. Büyük anları gerçekten büyük hissettirebiliyor. Bazı anlarda gücü düşse de Flashpoint Beyond #1 çok güzel bir devamdı ve ikinci sayısını birazdan konuşacağız.
Notum: 8.5
Justice League: Road to Dark Crisis
Bu sayıyı olabildiğince hızlı atlayacağım çünkü çok bir önemi yok ve bir sürü hikayeden oluşuyor. İlk baştaki Nightwing ve Jon olan hikayeyi gerçekten sevdim ve tek Williamson tarafından yazılan hikaye bu. Birazdan konuşacağım sayının aksine Nightwing'in kişiliğini burada çok sevdim ki diğer sayıda tuhaf buldum. Kendisi artık kahraman ölümlerine alışmış bir karakter ve bunun hakkında Jon ile konuşuyor ki gayet hoştu. Dan Jurgens'de çizimde klasik bir iş çıkarmış. Flash hikayesi tatlıydı ve en büyük nedeni tona uyan Rosi Kampe çizimi. Adams çizimin üstüne servis edilebilir bir hikaye sunmuş. Chuck Brown tarafından yazılan Aquaman ve Green Lantern hikayesi bir hikaye parçası dışında önemli değil ve baya gereksiz. Kolayca unutulabilir. Yine de Ossio'nun çizimleri hoşuma gitt. Pariah hikayesi ise beklentimi karşılamadı. Phillip Kennedy Johnson güçlü bulduğum bir yazar ama bu hikaye kendini önemsemeti ki anlayacağınız önemli olabilirdi. Leila Del Duca'nın çizimleri ton olarak tuhaf hissettirse de atmosferi bir şekilde vermeyi başardı. Stephanie Phillips'in yazdığı Nocturna hikayesi ise inanılmaz sıkıcı ve unutulabilir. Kesinlikle sayıdaki en kötü hikayeydi. Clayton Henry'nin çizimi ise gayet iyiydi. Tek sıkıntım kendisinin hep erkek alınlarını çok uzun yapması ve kafaların silimdir gibi durması ama onun dışında çizim baya iyi. Kısacası 1 güzel, 3 meh ve 1 kötü hikaye. İsteyen direkt atlayabilir. Yine de söyleyeyim 6 doları kesinlikle hak etmiyor.
Notum: 5.7
Flashpoint Beyond #2
Bu baya ilginç bir sayıydı. Tüm o olayların ardından Batman, Gotham'a dönüp bir gizemi araştırmaya başlıyor. Başlangıçtan beri arkada bahsedilen Clockwork Killer'ın öldürdüğü kişilerin nasıl zaman yolcuları veya ana evrenle bağlantılı kişiler olduğunu fark etmeye başlıyor. Bunun üzerine Arkham Aslyum'a gidip Psycho Pirate'ı ziyaret ediyor ama karşılaştıkları baya ilginç oluyor. Aynı zamanda bu evrenin Two-Face'inin yavaştan oluşumunu görmekle beraber sürpriz konuklar olaya dahil oluyor.
Bu sayı ilk ikisi kadar güçlü değil. Bunun sebebi epik büyük hikayeden birden katil gizemlerine inmemiz olabilir. Katil olayı da aslında baya ilginç ama bize sunulan olaylar içine çekmeye yeterli değil. Aslında başlangıçta baya merak etmiştim ama ilerledikçe sayı odağını başka yerlere vermeye başladı. Genel olarak bu sayı ilk ikisi kadar ilerleme vermiyor okura ama Two-Face işi biraz yavaşlamanın ardından baya vurucu bir yere geliyor ve Thomas Wayne'in davranışlarının nasıl etrafını parçalamaya başladığını güzel gösteriyor. Yine de Two-Face olayının büyük şema içerisinde biraz küçük ve önemsiz hissettirdiğini söylemem lazım. Yine de sayının sonunun da baya havalı ve heyecanlı olduğunu söylemem lazım.
Xermanico yine kaliteli bir iş çıkarıyor. Sadece havalı anlar sunmuyor ama vahşi anları da vurucu yapmayı başarıyor. Bazı anlar baya sinematik olmakla beraber renklerin kullanımı da çok güzel. Gotham'da şimşekli bir havada süzülen Batman'in yere inişi bu kadar havalı yapılabilir. Xermanico'yu ileride bir mini seridense önemli bir karakterin ana serisinde görmek isterim. Bu sayı bir öncekinin eksilerini yanında getirmekle beraber birkaç konu daha ekleyerek 6 sayı için fazla dolu bir hale getiriyor. Umarım ileriki sayılarda ilk düzenine oturur. Yine de bu haliyle de kalteli bir sayıydı.
Notum: 7.8
Dark Crisis #1
Bu yazıda konuşacağımız son sayı aslında eventin ilk sayısı. Justice League #75'de ekibin ölüşü ile insanlar umudunu kaybetmiştir ama kahramanlar her zamankinden daha dikkatlidir. Ekibin boşluğundan yararlanarak Deathstroke ve başka kötüler daha yükselmeye çalışmktadır. Bazı kahramanlar ölenlerin gerçekten öldüğüne inanmayarak bir aramaya koyulmuştur, Nightwing gibi bazıları ise yeni nesilleri eğitmeye gitmiştir. Yeni Superman, Jonathan Kent, ise yeni bir Justice League ekibi için adım atmaya karar verir. Bununla birlikte hikaye gelişmeye başlar.
Bu sayıyı okurken çok tuhaf oldum. İlk olarak bu gayet güzel bir başlangıç ve klasik bir eventten daha uzun olduğundan event gibi başlamak yerine yeni bir döneme giriyoruz gibi başlaması güzeldi. Karekterlerin yaşadıkları da gayet hoşuma gitti. Bir tek Nightwing'in tüm önemli şeyleri salıp gelecek generasyonu eğitmeye gitmesi biraz karakter dışı geldi. Bunun yanında diğer tuhaf olan şey sayının tonu. Justice League öldü, güçlü bir tehlike geliyor ama saçma ve şakalardan oluşan bir Justice League toplama montajı görüyoruz. Daha karanlık olması gereken bir eventte şakalı bolca an görünce biraz tuhaf oldum. Yine de ilerideki sayıların daha ciddi olmasını bekliyorum.
Gelelim yeni Justice League konusuna. Rezalet. Williamson dalga mı geçiyor yoksa ciddi ciddi bu grubun bir kısmını ileride mı kullanacak bilmiyorum ama birkaç üye dışında çok saçma geldi. Killer Frost mu? Harley Quinn mi!? Tamam Harley sevilen bir karakter ama abartmayalım. Black Adam'ın tüm bu takımı gömdüğü bir an var ki çoğu okurun o an aklından geçenleri söylüyor. Bundan sonra bu takım kullanılmayacaksa niye buna zaman harcadık? Harley Quinn gibi bazı saçma karakterler kalmaya devam ederse Black Adam'ın gayet haklı cümleleri neden koyuldu? Ben mi çok kolay tetiklendim bilmiyorum ama bazı anları çok saçma buldum.
Sayının en iyi kısmı ise kesinlikle çizim. Daniel Sampere sadece kaliteli bir çizim sunmuyor ama aynı zamanda event gücünde bir çizim sunuyor ki benim için bu her zaman önemlidir. Kalabalık sayfaları gayet güzel sunuyor, duygular güzel ifade ediliyor, renklerle kaliteli detaylar ekleniyor. Sayıyı inanılmaz akıcı ve güzel bir hale getiriyor. Kısacası birkaç tutarsızlık ve Justice League olayı dışında güzel bir başlangıç olduğunu düşünüyorum ve sonraki sayıyı baya merak ediyorum. Doğru noktalara basarsa gerçekten potansiyeline ulaşabilir ama çok yanlış bir yönde de gidebilir. Umudum Shadow War gibi sonlanmaması.
Notum: 7.0
Hiç yorum yok: