Dark Crisis Yolculuğu | Part 3- Justice League'siz Dünyalar


Bu yazı serisine ilk başladığımda başlıktan gayet memnundum. Dark Crisis Yolculuğu gayet basit ve sakin. Ne kadar Crisis sevmesem de eventin ismi gayet kısa ve öz. Gel gör ki ben bir önceki yazıyı yayınladığım vakitte eventin ismi Dark Crisis on Infinite Earths diye değişti. Üstüne baştan beri planımız buydu ve biz de sakladık dediler. Sallamayın ya! Saklanacak bir şey yoktu ki. Biliyoruz ki serinin satışları beklentinizin altında geldi ve bundan dolayı "B" planınıza geçtiniz. Ucuz bir hamle ve bu sebepten dolayı ne yazıların ismi değişecek ne de bu evente tüm ismi ile sesleneceğim. 


Ana olayı konuşmak gerekirse bu yazıda dört sayı ile beraberiz. İki tane ara sayımız iki tane de önemli sayımız var ki gayet güzel bir dağılım. Ana olayların öncesine ve düşüncelerime siteden ulaşabileceğinizi söylerek uzatmadan direkt sayılarımızı konuşmaya geçiyorum.


 Flash #783



İlk konuşacağımız seri ara sayısı Flash’dan geliyor çünkü Infinite Frontier zamanında Flash’ın oynadığı nokta büyük olduğundan burada da bir önemi olur diye düşündüm. Önemi var mı yok mu bunu cevaplamak için biraz erken. İlk sayının yarısı Flash ailesinin Barry Allen’ı bulmak için yeniden toplanmasını anlatırken ikinci yarısı gittikleri evrenlerin yavaştan ipucunu vererek sizin ilginizi çekmeye çalışıyor. Hikaye gayet basit, takip edilebilir ve şaşırtıcı şekilde iyi. 


Açıkçası Jeremy Adams’ın Flash serisini bir süredir takip etmiyordum ama ara sayılar dönemi gelmişken bir bakayım dedim ve güzel bir karar olmuş. Hikaye özlediğim Flash ailesi dinamiğini tekrardan sunmakla beraber ilgi çekici evrenler göstermeyi de başarıyor. Hepsinden çok az bir ön izleme görsek de yeterince merak uyandırıyor. Amancay Nahuelpan da çizimde güzel bir iş çıkarmış. Normalde birçok evren içeren hikayelerde birden fazla çizer bulunma durumu yaşanır ve bu beni rahatsız eder ama burada tek bir çizer stiline renkler veya başka teknikler ile güzel farklılıklar katmayı başarmış ve evrenleri birbirinden ayırmış. Bu yönden çok güçlü buldum. 


Kısacası Flash sayısı hoştu ve genel olarak beğendim ama beni içine çekebilmesi için biraz daha fazlası lazım. Bu bir başlangıç sayısı olduğundan hazırlık aşaması olarak bakacağım ve bu yönüyle gayet başarılı. 


Notum: 7.7


Flashpoint Beyond #3



Ön yargılarımın aksine bu seri güncel DC serileri arasında en sevdiklerimden biri haline geldi. Hatta Dark Crisis’dan daha fazla önemsiyorum. İkinci sayı biraz yoldan sapsa da bu sayı ile tekrardan şeritimize dönüyoruz. Geçtiğimiz sayı her şeyin önemi olduğu inancı ile Kal-El, Wayne’e bir ziyarette bulunmuştu ve bunun sebebini öğreniyoruz. Kripton’un bu evrendeki karanlık geçmişini çözmekle beraber diğer hikaye parçalarında da ilginç gelişmeler olmaya devam ediyor.


Bu sayı çok güzel anlara sahip olsa da biraz kafamı kurcalayıp olayları sindirmemi sağladı. Öncelikle Kripton olayları gerçekten ilgi çekici ve güzel hazırlanmış, gelişimini de baya merak ediyorum. Bir yandan ise Clockwork Killer olayındaki ilerleme de baya şaşırttı ama sayıyı okudukça seride ne kadar ilerleyen parça olduğunu fark ederek Thomas Wayne ile aynı soruyu sordum. Bunların bir önemi var mı? Masada çok fazla yenebilecek yemek var ama seri bunları dekor amaçlı mı koyuyor yoksa gerçekten tüketim amaçlı mı? Eğer bu olaylar gerçekten ilerleyip çılgın olaylara bağlanırsa epik bir olay yaşanır ama sona gelince sadece her şeyin parçalanışını ve Thomas’a ders vermek için yapılmış bir an olarak görürsek üzülürüm. Ana Flashpoint hikayesinde tüm yan parçalar sonda birbirini etkiliyordu ama burada o yolu göremiyorum. Sadece bu sebepten şimdilik sayıya puan vermeyeceğim. Eğer olaylar ilerlerse inanılmaz güçlü ve enteresan bir sayı ama bir yere düzgünce bağlanmazsa hoş bir filler sayı.


Her şekilde Xermanico çok kaliteli bir iş çıkarmış çizimde. Öldürücü sayfaların yanında Swamp Thing ile alakalı yapılmış detaylandırmalar çok hoştu. Böyle güçlü bir çizerin potansiyelinin sonunda kullanılmasına sevinmekle beraber ileride daha ne kadar epik skalada şeyler görebileceğimizin hayalini kuruyorum. Janin de bulunduğu küçük parçalarla iyi bir iş sunmaya devam ediyor. Dediğim gibi sayıya puanım serinin ilerleyişine göre biraz daha şekillenecek ama şimdiki okuduğum hali ile iki kelimeyle heyecan verici. 


Dark Crisis #2



Dark Crisis’ın ilk sayısı ne kadar beklentimin altında kalsa da sonu baya ilgimi çekmişti ve bu sayı da tamamen o olaya odaklanıyor. Deathstroke, kötüler ekibi ile birlikte Titans Academy’e saldırıyor ve herkes ölüm kalım savaşı vermeye başlıyor. Deathstroke kahramanların bir sonraki generasyonuna travma yaratıp onlara kalıcı bir ders vermek istiyor. O ders ise karanlığın yaklaştığı. 


Bu sayı yazıda konuştuklarım arasından en sağlamıydı ve bunun sebebi biraz da Nightwing. Geçtiğimiz sayıda Nightwing’in bulunduğu konumu tuhaf karşılamıştım ama bu sayıda Deathstroke ile karşılaşması baya tatmin etmekle beraber özlediğim Nightwing aksiyonunu sağladı. Genel olarak bol aksiyon içeren bir sayıydı ve her cepheden mutlu etti. Bu başarısız Titans Academy konseptine de güzel bir son vermiş oldu. Sayı hakkındaki tek sıkıntım geçen sayının en vurucu anının burada silinmesi. Uzun süredir düzgünce kullanılmayan bir karakteri öldürmeye kıyamıyorsan nasıl gerçekten ciddi tehdidi olduğunu hissedebileceğimiz bir event yaratabilirsin ki? Justice League’in döneceğini biliyoruz onu salla zaten ama hikaye boyunca kullanılmayan yan karakterleri ortadan kaldıramıyorsan biraz can sıkıcı. İkinci sayıdan bir karakter gitse işler çok daha ciddi bir hal almaya başlayabilirdi. 


Daniel Sampere ilk sayıda iştah açıcı bir görsel anlatım ve parlak renklerle sayıyı resmen taşımakla beraber güçlü bir potansiyel sunmuştu. Bu sayıda ise o potansiyele gerçekten yaklaşmış ve inanılmaz bir iş çıkarmış. Aksiyondaki akıcılık ve paneller arasındaki bağlantılar ile sadece güzel bir anlatıcı değil ama aynı zamanda çok havalı bir aksiyon çizeri olduğunu kanıtlamış oldu. Bu sayı da çizim en güçlü yan. Sizi bilmem ama sıkıntılarım olsa da Dark Crisis’dan zevk alıyorum. Tam eğlenmelik bir yaz eventi gibi geliyor ve Marvel’ın AXE’i gibi yorucu da değil. Mutluyum diyebiliriz.


Notum: 8.2


Dark Crisis: Worlds Without A Justice League: Superman



Bu yazıda konuşacağımız son sayı ise ilk özel olarak çıkartılmış ara seri. Worlds Without Justice League kısaca Pariah’nın League “öldürdükten” sonra koyduğu evrenleri anlatıyor. Bu evrenlerde karakterler mutlu oldukları veya istedikleri hayata kavuşuyorlar. Bu sayıda ise iki hikaye var ama sadece bir tanesinden bahsedeceğim. Aquaman hikayesi inanılmaz kısa ve umrumda değil ama sayının odaklandığı Superman kısmı biraz ilginç. Superman oğlunun büyümesini kaçırmayıp onla yıllarını geçirip başka gezegenlerde Darkseid’in çocukları öldürmesine izin verseydi ne olurdu onu anlatıyor. Evet az önce böyle bir cümle kurdum.


İlk olarak bu sayıyı Tom King yazıyor bundan dolayı bir nevi yeniden buluşma diyebiliriz buna. Bu sayının inanılmaz bir potansiyeli var. Bilmiyorsanız Bendis zamanında inanılmaz gereksiz bir hamle yaparak Superman'in oğlunu senelerce büyüttü ve hiçbir zaman Jon'un organik biçimde büyümesini okuyamadık. Bundan dolayı bu sayının buna odaklanıp Superman yanında olsaydı sorusunu gerçekleştirmesi çok hoşuma gitti. Sayıda üzüldüğüm yan ise bazı yerlerde bu olayı gerçekten güzel işliyorlar ama bazı yerlerde çok tuhaf sinyaller alıyorum. Oğlunun gitmesini istemeyen bir Clark okuyoruz ki normalde kesinlikle anlayabiliyorum ve sonunda da çok tatlı ve güzel yazılmış bir an getiriyor. Yine de sadece sonuna odaklanıp bu sayıyı affetmeyeceğim. Sayının büyük bir çoğunluğunda Superman ve Lois inanılmaz yanlış yazılmış hissettiriyor. Oğluna bağırıp duran bir Lois görüyoruz, oğlum uzaktaki işleri anlamasın diyerek bir sürü gezegenin ölmesi sırasında bir şey yapmayan bir Superman okuyoruz ve hepsi yanlış geliyor. Sayının büyük bir çoğunluğunda bu nasıl Superman'in hayali diyerek korktum çünkü hayalinde çocukların ölümünü duymamazlıktan geleceğini düşünmezdim. King yine çok güzel bir potansiyeli harcadın. 


Hikayenin çizeri Chris Burnham ve arada kaldığım bir çizer. Kendisinin tarzına açıkçası çok ısınamadım ve her şey kirli duruyor. Yine de çizeri seviyorsanız seversiniz ama sevmiyorsanız da sevmeme ihtimaliniz yüksek. Ne kadar derin bir cümle oldu.


Notum: 5.7


Bu yazıdan bu kadar. Genel olarak Dark Crisis iyi gidiyor ama biraz daha beklememiz lazım çünkü bu gerçekten uzun bir event. Yakında yavaştan ana düşüncelerimiz yerine oturmaya başlar.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.