39. İstanbul Film Festivali I #6 Söz Senettir
39. İstanbul Film Festivali Yazı Serisi Nedir?
39. İstanbul Film Festivali Yazı Serisi, bu sene 39.su gerçekleştirilecek olan İstanbul Film Festivali kapsamında oluşturduğumuz bir seridir. Covid-19 ile mücadele kapsamında etkinlik tarihi ertelenen 39. İstanbul Film Festivali, ilk 15 filmlik seçkisi ile 15-29 Mayıs tarihleri arasında "Çevrimiçi Film Gösterimi" ile gerçekleşecek. İKSV'nin katkılarıyla bu yılın ilk 15 filmlik seçkisini siz değerli okurlarımıza sunuyor ve detaylıca inceliyor olacağız.
Söz Senettir
2019 Munih Film Festivali'nde "En İyi Senaryo", "En İyi Erkek Oyuncu" ve 2019 Bavyera Film Ödülleri'nde "En İyi Kadın Oyuncu" kategorilerinde ödüle layık görülen Söz Senettir / I Was, I Am, I Will Be / Es Gilt Das Gesprochene Wort, İlker Çatak'ın 2018'de Bir Zamanlar Kızılderili Ülkesinde filminden sonra festivalde yer alan ikinci filmi.
Türk asıllı Alman yönetmen İlker Çatak'ın yönettiği Söz Senettir'in oyuncu kadrosunda taze oyuncu ve tiyatrocu Oğulcan Arman Uslu yer alırken kendisine Alman sinema sektöründe adı çokça anılan Anne-Ratte Polle, Godehard Giese gibi isimler eşlik ediyor.
I Was, I Am, I Will Be
Marion ve sevgilisi gayet mutlu bir çifttir. Kadının pilot, erkeğin müzisyen olduğu saygın bir ilişki yürütmektedirler. İkili kötü düşüncelerden arınmak için Almanya'dan Marmaris'e yaz tatiline gelirler. Askerlikten yeni dönmüş, yokluk içinde yaşamını sürdürmeye çalışan Baran, Marmaris'te bir cafede jigololuk yapan genç bir adamdır. Şans eseri yolları Marion ile kesişen Baran, Marion'u etkilemeye çalışarak yalnızca kâğıt üstüne gerçekleşebilecek bir gelecek için onu ikna etmeye çalışacaktır.
İlker Çatak'ın yaşamından çokça unsur barından yapım, kendisinin ancak hatırlarında canlandırabildiği Marmaris anılarını ve Berlin'deki yaşamını, maruz kaldığı ve şahit olduğu ırkçılığı, toplumsal cinsiyet rollerinin karmaşasını ve tek eşliliğin çizdiği çemberi muzip bir komedi ile izleyiciye sunuyor.
Mutluluk arzu edilen yerde midir yoksa hissettiğin yerde mi? sorusuna derin ve sert bir cevap veriyor Söz Senettir. Daha başlığı itibari ile bir karakterin kimliğini, ait olduğu yeri, kendini bulma serüvenini bizlere anlatıyor. "Oldum, Oluyorum, Olacağım" Baran'ın üç aşamada geçirdiği değişimi beklenmeyen bir ilişki ile aşama aşama gösteriyor.
Marion ile karşılaştıktan sonra hayatı değişen Baran, Marion'un yardımı ile Almanya'ya giderek kendisi ile evlenir. Kâğıt üzerinde yapılan bir anlaşmanın 3 sene sonra meyvesini vermesini beklerken Baran işe koyulur ve bazı alışkanlıklarından vazgeçmeye çalışır. Bu sırada Marion ile olan ilişkisi gittikçe samimileşir ancak hiç beklenmedik bir olay ikilinin yollarını ayıracak ya da yeniden buluşturacaktır.
Tam bir erkek imajı vererek cinsiyet rollerinin keskin virajlar aldığı yapımda, Baran içinde sert, hafifi budala ancak hırslı çalışkan bir genç adamı barındırmaktadır. Türkçe dışında tek kelime yabancı dil bilmeyerek kendini ırkçılığın gözle görülür bir biçimde seyir ettiği Almaya'ya giderek öncelikle kendini kendine sonra da topluma kabul ettirme çabası vardır. Burada, yönetmen İlker Çatak'ın ifadesine göre, Baran'ı canlandıran Oğulcan Arman Uslu'nun gerçek manada yabancı dil bilmemesi, karakteri kabullenişini pekiştirerek iyi bir enerji yakalamalarını sağlamış.
Alman disiplini diyebileceğimiz sertliği ve haşinliğini Marion'un gözlerinde görüyoruz. Marion, Baran'ın uğradığı ırkçılıktan çok kendi ilişkilerininde de ters ırkçılık diyebileceğimiz Doğu-Batı Almanya ayrımcılığına şahit oluyor. Güçlü bir kadın olan ancak hayatında çokça hüzün verici olayla baş etmeyecektir çalışan Marion, bence kendini sevme bencilliğinden Baran'a yardım ediyor ancak süreç beklediği seyretmiyor ve ortaya birbirine yakın ancak bir o kadar da uzak olan romantik bir ilişki çıkıyor.
Hikaye içerisinde oturtamadığımız çokça nokta var tabi. Böylesine güçlü bir karakter olan Marion'un anlık verdiği kararlar üzerinde durmak gerekiyor çünkü verdiği yardım kararını tüm film boyunca sormaya devam ediyorsunuz. En can alıcı kısım ise kesinlikle sonu. Normal bir seyirden kaçınmak isteyerek ayarlanmış bir son görüyoruz. Son sahneyi izledikten sonra geri dönüp başlık üzerinde düşünmesini tavsiye ederim çünkü filmin tüm seyiri aslında yapımın başlığında barındırıyor.
39. İstanbul Film Festivali Yazı Serisi, bu sene 39.su gerçekleştirilecek olan İstanbul Film Festivali kapsamında oluşturduğumuz bir seridir. Covid-19 ile mücadele kapsamında etkinlik tarihi ertelenen 39. İstanbul Film Festivali, ilk 15 filmlik seçkisi ile 15-29 Mayıs tarihleri arasında "Çevrimiçi Film Gösterimi" ile gerçekleşecek. İKSV'nin katkılarıyla bu yılın ilk 15 filmlik seçkisini siz değerli okurlarımıza sunuyor ve detaylıca inceliyor olacağız.
Söz Senettir
2019 Munih Film Festivali'nde "En İyi Senaryo", "En İyi Erkek Oyuncu" ve 2019 Bavyera Film Ödülleri'nde "En İyi Kadın Oyuncu" kategorilerinde ödüle layık görülen Söz Senettir / I Was, I Am, I Will Be / Es Gilt Das Gesprochene Wort, İlker Çatak'ın 2018'de Bir Zamanlar Kızılderili Ülkesinde filminden sonra festivalde yer alan ikinci filmi.
Türk asıllı Alman yönetmen İlker Çatak'ın yönettiği Söz Senettir'in oyuncu kadrosunda taze oyuncu ve tiyatrocu Oğulcan Arman Uslu yer alırken kendisine Alman sinema sektöründe adı çokça anılan Anne-Ratte Polle, Godehard Giese gibi isimler eşlik ediyor.
I Was, I Am, I Will Be
Marion ve sevgilisi gayet mutlu bir çifttir. Kadının pilot, erkeğin müzisyen olduğu saygın bir ilişki yürütmektedirler. İkili kötü düşüncelerden arınmak için Almanya'dan Marmaris'e yaz tatiline gelirler. Askerlikten yeni dönmüş, yokluk içinde yaşamını sürdürmeye çalışan Baran, Marmaris'te bir cafede jigololuk yapan genç bir adamdır. Şans eseri yolları Marion ile kesişen Baran, Marion'u etkilemeye çalışarak yalnızca kâğıt üstüne gerçekleşebilecek bir gelecek için onu ikna etmeye çalışacaktır.
İlker Çatak'ın yaşamından çokça unsur barından yapım, kendisinin ancak hatırlarında canlandırabildiği Marmaris anılarını ve Berlin'deki yaşamını, maruz kaldığı ve şahit olduğu ırkçılığı, toplumsal cinsiyet rollerinin karmaşasını ve tek eşliliğin çizdiği çemberi muzip bir komedi ile izleyiciye sunuyor.
Mutluluk arzu edilen yerde midir yoksa hissettiğin yerde mi? sorusuna derin ve sert bir cevap veriyor Söz Senettir. Daha başlığı itibari ile bir karakterin kimliğini, ait olduğu yeri, kendini bulma serüvenini bizlere anlatıyor. "Oldum, Oluyorum, Olacağım" Baran'ın üç aşamada geçirdiği değişimi beklenmeyen bir ilişki ile aşama aşama gösteriyor.
Marion ile karşılaştıktan sonra hayatı değişen Baran, Marion'un yardımı ile Almanya'ya giderek kendisi ile evlenir. Kâğıt üzerinde yapılan bir anlaşmanın 3 sene sonra meyvesini vermesini beklerken Baran işe koyulur ve bazı alışkanlıklarından vazgeçmeye çalışır. Bu sırada Marion ile olan ilişkisi gittikçe samimileşir ancak hiç beklenmedik bir olay ikilinin yollarını ayıracak ya da yeniden buluşturacaktır.
Tam bir erkek imajı vererek cinsiyet rollerinin keskin virajlar aldığı yapımda, Baran içinde sert, hafifi budala ancak hırslı çalışkan bir genç adamı barındırmaktadır. Türkçe dışında tek kelime yabancı dil bilmeyerek kendini ırkçılığın gözle görülür bir biçimde seyir ettiği Almaya'ya giderek öncelikle kendini kendine sonra da topluma kabul ettirme çabası vardır. Burada, yönetmen İlker Çatak'ın ifadesine göre, Baran'ı canlandıran Oğulcan Arman Uslu'nun gerçek manada yabancı dil bilmemesi, karakteri kabullenişini pekiştirerek iyi bir enerji yakalamalarını sağlamış.
Alman disiplini diyebileceğimiz sertliği ve haşinliğini Marion'un gözlerinde görüyoruz. Marion, Baran'ın uğradığı ırkçılıktan çok kendi ilişkilerininde de ters ırkçılık diyebileceğimiz Doğu-Batı Almanya ayrımcılığına şahit oluyor. Güçlü bir kadın olan ancak hayatında çokça hüzün verici olayla baş etmeyecektir çalışan Marion, bence kendini sevme bencilliğinden Baran'a yardım ediyor ancak süreç beklediği seyretmiyor ve ortaya birbirine yakın ancak bir o kadar da uzak olan romantik bir ilişki çıkıyor.
Hikaye içerisinde oturtamadığımız çokça nokta var tabi. Böylesine güçlü bir karakter olan Marion'un anlık verdiği kararlar üzerinde durmak gerekiyor çünkü verdiği yardım kararını tüm film boyunca sormaya devam ediyorsunuz. En can alıcı kısım ise kesinlikle sonu. Normal bir seyirden kaçınmak isteyerek ayarlanmış bir son görüyoruz. Son sahneyi izledikten sonra geri dönüp başlık üzerinde düşünmesini tavsiye ederim çünkü filmin tüm seyiri aslında yapımın başlığında barındırıyor.
Hiç yorum yok: