Stray İnceleme | KEDİ!



PlayStation'ın son zamanlarda indie yapımlara desteği bir hayli arttı. F.I.S.T, Sifu, Kena derken şimdi de sıra Stray'e geldi. Çıkışına yakın kedi oyunu diye bir çok insanın kulağına gittiği için de bu oyun için beklenti bir hayli arttı ve çok uzatmadan söyleyeyim bence bu beklentiyi iyi kotarmışlar. 

Hikayeden önce oyunun görselliğine değinmek istiyorum çünkü Stray görsellik anlamında bir indie oyuna göre çok iyi duruyor. Kaplamalar, ışıklandırma ve çevre detayları çok başarılı özellikle ışık oyunları ile sizi atmosfere sokması ve ortamın gerginliğini hissetmeniz de cabası. 



Hikayeden öyle çok dem vermek istemiyorum çünkü hikaye hem ünik hem de oyun içinde açılıp, dallanıyor ama yine de özetlemem gerekirse; Stray artık insanların yaşamadığı post apokaliptik bir dünyada geçiyor. İnsanlar yok olmadan önce robotları üretmiş ve onlara insancıl yapılarını aktarmışlar. Böylece sınıf farkı ortaya çıkmış. Alt tabakada yaşayan robotlar güneş ışığı görmedikleri yapay bir yerde vakitlerini geçirirken insanlar ise üst tabakada keyif çatıyorlardır. Robotların üst tabaka ile aralarında olan tek şey ise bir asansör fakat zaman geçtikçe ne insanlar ne de bir asansör kalmış bu yüzden robotlar üst tabakaya çıkamaz duruma gelmişler. Lağım gibi yerleri kullanmaya çalışıp kaçmaya çalışanlar ise headcrab vari zurklere yakalanıp ölmüşler. İşte biz de böyle bir dünyada üst tabakada yaşayan bir kediyi kontrol ediyoruz fakat sıkıntılı olaylar sonucunda biz de alt tabakaya düşüyoruz ve amacımız tekrardan üst tabakaya çıkmak.

Stray hikaye anlamında genellikle çevreyi kullanıyor. Gördüğümüz robotlar, onlardan duyduğumuz hikayeler, anılar veya çevrede bulunan eşyalar gibi. Bunlar sayesinde oyun yavaşça bize evrenini ve burada neler olduğunu anlatmaya çalışıyor arada bir de bize küçük sürprizler yapıp bizi şaşırtmaya çalışıyor ama pek yemiyor. Açık söyleyeyim Stray'i çevre anlatıcılığı konusunda ne kadar taktir etsem de bence yapmaya çalıştığı plot twistler çok başarısız ve tahmin edilebilir olmuş. Bunları yapmak yerine hikayeyi ve karakterleri daha çok önemseseler kanımca daha iyi olurmuş. 


Oynanış anlamında Stray'de genelde 4 şey yapıyoruz. Gezmek, robotlar ile etkileşime geçmek, aksiyona girmek veya gizlilik yapmak. Gezi kısmında oyun çoğu yerde bizi geniş alanlara bırakıp orayı keşfetmemize olanak sağlıyor. Bu gibi kısımlar bazen karanlık bir sokak bazen de geniş bir cadde olabiliyor. İşte tam bu kısımda robotlar ile etkileşime geçebiliyor veya çevrede bulduğumuz objeler ile yan görev vari şeyler yapabiliyoruz. Oyunun bize bu kısımlarda serbestlik sağlamasını beğendim. Zaten oyunda bir kediyi kontrol ediyoruz bu yüzden atletik anlamda çoğu yere tırmanıp, ufak deliklere girebiliyoruz. Aksiyon kısımları genelde kaçış sekanslarından oluşuyor. Bu kısımlarda öyle ahım şahım bir şey yok sadece koridor gibi alanlarda dümdüz koşuyoruz, arada bir de engellerden zıplıyoruz. Gizlilik kısmında ise robotlar veya zurklerden saklanarak ilerlemeye çalışıyoruz. Bu kısımlar tempoyu sağlamak için kullanılmış ve bence başarılı da olmuş. %60'ı yürümek ve gezmekten oluşan bu oyunda böyle kısımların olması güzel bir eklenti. Tek sıkıntım bu kısımların çok az olması, süresi kısa olan oyunda aksiyon ve gizlilik kısımları da bir elin parmağını geçmeyince insan bir yerden sonra sıkılıyor.


 Stray genel hatları ile başarılı bir yapım olsa da kısa oynanışı yüzünden biraz üzüyor. Bunun dışında PlayStation'ın yeni servis sistemine bu oyunu eklemesi de güzel bir artı olmuş diyebilirim. Eğer oyuna para vermek konusunda çekiniyorsanız sisteme üye olup denemenizi şiddetle tavsiye ederim. 


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.