Bullet Train İnceleme | Tek Yazı İki Yorum




Bu, sitede daha önce eşi benzeri görülmeyen deneysel bir yazı olacak. Ben Anıl Polat olarak yazının başında filmle ilgili görüşlerimi kısaca özetledikten sonra sözü Berkay Keser'e devredeceğim ve o da kendi fikirlerini paylaşacak. Her noktada uzlaşmasak da filmle ilgili genel kanılarımız çok farklı değil. Yine de filmi farklı noktalardan ele aldığımızı fark ettiğimiz için böyle bir yazı denemenin çok da kötü bir fikir olmadığına karar verdik. 


Ne Beklersen Onu İzlersin!


Bullet Train Brad Pitt'in eski dublörü, aksiyon filmlerininse kısmen yeni yönetmeni David Leitch'in son filmi ve geçtiğimiz cuma günü vizyona girdi. Açıkçası bu incelemenin çok daha erken hazırlanması lazımdı, filmi basın gösteriminde izleme imkanı bulduk ancak tamamen benden kaynaklanan bu gecikme için özür dilerim. Yönetmenin herhalde hepimizin izlemiş olduğu en popüler işi Deadpool 2. Şahsen çok eğlendiğim ve tekrar tekrar izlediğim ilk filmin yönetmeni devam filminde yer almadığı için çok kırgın olmama rağmen beni memnun etmeyi yine de başarmıştı. Bu filmin ise fragmanlarını izledikten sonra iyi kötü filme dair bir fikrim oluştu: Absürt, yalapşap hikayeli kaotik aksiyon filmi bekliyordum. Ve açıkçası tahminlerimin çok uzak çıktığı da söylenemez.


Bence bu film girmeden önce neler beklediğinize göre filmden çıktığınızda neler hissettiğinizin çok doğrudan etkilendiği bir film. Eğer kaliteli, güldürücü ve büyük aksiyon sahneleriyle tatmin edici bir film bekleyerek sinema salonuna girerseniz canınız bir hayli yanabilir. Ama kafa dağıtmalık, saçma olsa da bir iki anda yüzünüzü güldürebilecek, herkesin ağzına 'çerez' sözüyle yaftalanmış filmlerden birini görme beklentisiyle koltuğa oturursanız bence memnun bir şekilde ayrılırsınız. Şahsen ben bu deneyimlerden ikincisini yaşadım. Filmde hiç hoşuma gitmeyen özellikler de olsa, ki sonraki paragrafta bunlardan bahsedeceğim, genel itibariyle düşük beklentiyle izlemeye başladığım aksiyon filmi hemen hemen beklediğim her şeyi sundu. Filmdeki esprilerin çoğu pek komik değil, hatta bazıları bütün filme yayılan bayık esprilerden oluşuyor ama yine de izleyicilerin boşluğunu yakalayarak güldüren bir iki tane fena şaka da yok değil. Hikayesi ise kendini yer yer fazla zeki sansa da aslında o kadar büyük bir iş yok arkasında. Bence gücünü yaratıcılık veya şaşırtıcı unsurlarından değil de doluluğundan alıyor. Her saniye bir karakterin başına önemli bir olay geliyor ve bu sayede film akıcılığını kazanıyor. Düşük tempolu, durup düşünmenize izin verecek çok fazla sahne bulunmuyor. Çoğu mantıksız olaylara konu olan sahneler ama dediğim gibi zaten kafa dağıtma görevini üstlenen, çerez aksiyon filmi bu. Yazıyı yazana kadar izlediğim sahnelerin çoğunu unuttum bile, önemsizler çünkü.






Sevmediğim kısımları detaylandıracak olursam eğer öncelikle Bullet Train çok kalabalık bir film ve bu yüksek karakter sayısına rağmen elindeki nerdeyse bütün karakterleri detaylı bir şekilde anlatma derdine düşen bir film. Bunu yaparken de yönetmen biraz Wes Anderson'dan ilham almış gibi gözüküyor ki tıpkı onun filmlerindeki yönteme benzer bir şekilde alakasız bir anda, daha doğrusu ilerleyişte herhangi bir unsurdan bahsedildiği anda aniden o unsurun hikayesini hızlıca anlatmaya başlıyor. Bu kimi zaman çok sıkıcı bir hikaye araya girdiği için filmin ilerleyişini bozsa da ben filmden saçma olaylar beklediğim için genel itibariyle bu saçma hikayeler çok da sinirimi bozmadı, hatta bazılarını eğlenceli de buldum. Bu yüzden bu ani küçük hikayelerle derdim yok ama esas sorun bu kadar kalabalık bir filmde bu yöntemi çok fazla kullanmak pek de hadlerinde değil ki sırf bu yüzden bazı karakterlere hiç vakit ayrılmamış, filme hızlıca girip çıkıyorlar. Bu da umursamadığımız karakterler yüzünden görmek istediğimiz ve sevdiğimiz karakterlerin sahnelerinin süresini kısaltmış oluyor. 


Sözü Berkay'a vermek adına çok da uzatmak istemiyorum. Bullet Train şahsen benim tamamen boş, kaotik bir aksiyon izleme beklentisiyle girip bu beklentilerimi karşılayan, salondan çıktığımda rahatsızlık hissettirmeyen bir film oldu. Onun dışında absürt, başarılı esprileri çok az olan, çok saçma bir senaryo ilerleyişine sahip, kalabalık ve bu kalabalığı ekran süresini doldurmakta kullandığı için akıcılığı sağlamasına rağmen sevdiğimiz karakterlere istediğimiz süreyi tam olarak ayıramayan, kafa dağıtmalık bir aksiyon filmi. Nefret ettim mi? Hayır. Yer yer gayet eğlendim. Ama bu fiyatlarla sinemada izlemenizi de önermem. Bekleyin, Netflix'e düşünce kafa dağıtmanız gereken bir gün abur cubur eşliğinde iyi gidebilecek bir film. Söz Berkay'ın.


Odağını Koru Be Adam!


Sıra bende mi? Pekala filmde genel olarak Anıl ile aynı şeyleri sevdim ama benim sevmediğim taraflar filmden aldığım zevke daha fazla çamur attı. Eğlenceli aksiyonu tabii ki seviyorum ve filmi izlerken baya eğlendiğim anlar oldu ama eğer eğlenceli bir aksiyon filmi yapacaksan buna odaklı kalman lazım ve bu film onu hiç yapamıyor. İnanılmaz odaksız bir film bu ve izlerken çok şaşırdım. Deadpool 2’nin hikaye akışı ne kadar basit olsa da buna odaklanarak güzel bir iş sunmuştu yönetmen ama bu film dikkat dağınıklığının tam karşılığı. Aksiyon başlayacakken ya da havalı anlarda birden rastgele ana atlaması tempoyu parçalamanın yanında bazen inanılmaz soğuttu ve beni filmden attı. Hele bu gittiğimiz yerler ana anlam için çok bir önemi olmayınca gereksiz kaldı. Her küçük detaya dönüp inanılmaz planlı bir şekilde anlatmaya gerek yoktu ama film bunu seçmiş. Bu yüzden de film ne kadar 2 saat sürse de bu odaksızlıktan dolayı bana daha fazla gibi gibi geldi.






Bu odaksızlık sadece hikayeye değil ama kurguya da çok yayılmış. Karakterlerin ismi söylendiğinde bir saniyeliğine o karakterin filmin başındaki görünüşünü bir kez daha görüyoruz ve bir yerden sonra inanılmaz sinirimi bozmaya başladı. Karakterleri biliyoruz, olayları biliyoruz, neden 10.kez karakterin ismi söylendiğinde birden ona kesiyorsunuz biz aptal mıyız? Kurgusu resmen Mr. Beast tarzı YouTube videoları gibi hissettirdi ikide bir kesmesiyle. Evet biliyorum artık gençlerin odak seviyesi inanılmaz kötü ve bir TikTok 15 saniyenin üstünde olunca bile direkt atlıyorlar ama bu kadar da uğraşmazsın. 


Son sevmediğim şeyden de bahsedip sevdiğim yanlara geçeceğim merak etmeyin. Bu filmde tüm bu kesintilerin tek bir sebebi var çünkü çok “katmanlı” bir öyküye sahip ve film ilerledikçe yavaş yavaş puzzle parçaları yerine oturuyor. En azından film kendini öyle zannediyor. Yönetmen kendini Tarantino zannedip basit bir öyküye rastgele katmanlar ekleyip duruyor ve bunlar bazen işe yararken bazen de hiç yaramıyor. Bu film kolaylıkla gereksiz katmanları eleyerek 90 dakikaya inebilirdi ve bence çok daha zevk alırdım. Çok küçük bir spoiler vereceğim isterseniz buradan hemen bir sonraki paragrafa atlayın. Bad Bunny’nin oynadığı karakteri film bize uzun bir süre anlatıyor ve 3 dakikanın ardından bir daha işe yaramıyor karakter. Neden anlattınız şimdi? Evet önemli bir noktası vardı ama bu kadar uzun süre harcamaya hiç değmezdi. Muhtemelen Bad Bunny büyük bir şarkıcı olduğundan Sony filme daha fazla koymak istedi. El Muerto’muzu burada görmüş olduk ama görmesek bir şey değişmezdi. Film bunun gibi birkaç tane daha ana sahip ve bunları yaparak kendini akıllı zannediyor ama aslında filmi gereksiz yere doldurmuş oluyor.





Hadi biraz da sevdiğim noktalardan bahsedeyim de yazıyı tatlı bir noktayla bitirelim. Dediğim gibi aksiyon gayet güzeldi ve baya yaratıcı anlar da bulunuyordu. Film ilerledikçe daha çılgın aksiyon sahneleri bulunması da mutlu etti çünkü film sadece bir trende geçtiğinden yapılabilecek şeyler çok fazla değil ve ilerlemek için daha çılgınca şeyler yapmak gerekiyor. Bir diğer sevdiğim şey ise karakterler. En azından bazıları. Brad Pitt’in Lady Bug karakteri baya eğlenceli ve oyuncu da eğlenmişe benziyor. Aaron Taylor Johnson ve Brian Tyree Henry’nin Limon ve Mandalina ikilisi de baya eğlenceli ve hoştu. Aralarındaki kimya güzel dengelenmişti. Hele Aaron Bey baya karizmatik olmuş. Ayrıca filmde daha önceden bilmediğim bir sürü aktör sürprizi de vardı ki açıkçası baya eğlendirdi ve küçük bir anlığına aldığım zevki arttırdı.


Kısacası Bullet Train eğlenceli olmak istediğinde başarabiliyor ama odaksız yapısı ve saçma kurgusu filmden aldığım zevki kesinlikle düşürdü. Yine de bu inanılmaz sıcak havalarda soğuk bir sinema salonunda arkanıza yaslanıp izleyebileceğiniz eğlenceli bir film. Anıl'ın bahsettiği gibi fiyatlar size sıkıntı yaratıyorsa daha sonra bir platforma düşmesini de bekleyebilirsiniz. 


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.