"Krypton" 1.Sezon 1. Bölüm İnceleme

Superman'den yoksun olan Superman köklü bir dizi tutunabilir mi?

Syfy'ın yeni dizisi Krypton, başbuğumuz Superman'in babasının kendisini patlamak üzere olduğu gerekçesiyle kendi gezegenlerinden Dünya'ya yollamasından aşağı yukarı bi' 200 sene önce geçiyor.

 E madem herkes eninde sonunda olacağı biliyor, niye bu bahtsız Krypton halkını seyretsin ki?

In 'Krypton,' the untold story of Superman's family saga holds promise but lacks fireworks

 Dizi bunun cevabını bölümün ilk dakikalarında veriyor. Malum baş karakterimiz (Superman'in dedesi Seg-El) dizinin açılış konuşmasında "This story isn't about how we died, but how we lived."
yani "Bu bizim nasıl öldüğümüz değil, nasıl yaşadığımızın hikayesidir." diyor. Ancak ne yazık ki Krypton'da yaşam Seg-El'in ettiği kelamlardaki gibi güllük gülistanlık değil. Aksine, renk konusunda ana tercihleri koyu kahverengi ve gri olan bu Kandor City (gezegendeki başkent) gayet iç karartıcı.

Bu saatten sonra kimse Superman'in niye öyle rengarenk giyindiğini sorgulamasın, o monotonluğa verilen bir cevap niteliği taşıyor o kostüm.

Dizi, oldukça klişe haline gelmiş o monoton/füturistik yapısına çok bel bağlamış. Demeye çalıştığım şu ki, Han Solo A New Hope'ta  Tatooine gezegenindeki Mos Eisly Cantina, o mağara gibi duran ama her yer teknolojik aletlerle donatılmış bar, mekanında ilk içkisini söylediğinde içinize gelen o karamsar hava vardı ya; ondan bahsediyorum tam olarak. Ama doğal olarak bu teknik Star Wars gibi milyar dolarlık yapımlarda çok farklı biçimlerde uygulanıyor. Bu dizide her tarafta duvar var. Bir çatışma çıksa herkes hemen o duvarlardan koşup zıplamaya başlıyor.
İlgili resim

Dizinin tamamen bu kapalı alanda geçeceğini bilmek çok umut kırıcı. Bir yandan da soruyorum kendime daha ne yapabilir ki adamlar diye, olmamış ama arkadaş. Olmamış.

Spoiler vermeden ilk bölümü özetlemek gerekirse dizi Seg-El'in bilim adamı dedesi Val-El'in toplumun aleyhine hareket ettiği ve evrende diğer ırkların yaşamıyla ilgili asılsız(!) iddialarda bulunduğundan dolayı yargı kürsüsüne çıkmasıyla başlıyor. Sonuç: Ölüm cezası. Seg-El bunların hepsine tanık oluyor tabii.
14 yıl sonrasına gidiyoruz.Seg-El büyümüş, ailesine ek gelir olmak için bir barda garip gurup oyunlar oynuyor. Ama her şey Adam Strange gelip Seg-El'i yaklaşan tehlike hakkında uyarınca değişiyor.

Adam Strange'e bayıldım yalnız. O hırka ve Detroit Tigers şapkasıyla falan baya bi' Eminem havası veriyor insana. İlgili resim

Strange, Seg-El'e Krypton'u kurtarmanın bir yolunu bulması gerektiği yoksa torununun, yani Superman; asla varolmayacağını ve Dünya gezegeninin savunmasız kalacağı, dolayısıyla tüm evrenin kaderinin değişeceği konusunda uyarıyor. Sonradan arkadaşı Seg-El olanları arkadaşı Kem'e anlatırken "Sanırım bahsettiği gezegenin adı Detroit'ti..." diyor.

En azından espri anlayışı var dizinin.

Dövüş sekanslarına gelince, valla ben baya beğendim. Daredevil'dakiler gibi olmuş arkadaş.
Tabii ki şaka yapıyorum, çok fazla dövüş sahnesi var ama saçma sapan koreografi ve kesik kesik kamera konumlandırılmaları yüzünden baya "Süper kahraman dizisi" havası yansıyor. Ben de bundan nefret ediyorum. Bu hatalar yüzünden oluşuyor zaten çizgi roman dizilerine insanların ön yargısı.

Neyse ben bir Happy incelemesi yapayım, onda tüm hıncımı çıkaracağım şu çizgi roman uyarlaması dizileri aşağılayan kesimden.

Neyse efendim, şu an kesin yorumlar yapmak için gerçekten çok çok erken. İleri ki bölümlerde daha detaylı yazacağım.


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.