First Man İnceleme- Spoilersız!

                                FIRST MAN İNCELEME




Ekim ayının ortasına geldiğimize göre Oscar sezonu açıldı diyebiliriz. Bugün de Oscar ödüllerinde ismi birçok kez geçeceğini düşündüğüm First Man filmini izledim. James R. Hansen'ın Neil Armstrong'un hayatını anlattığı kitabından esinlenerek yapılmış bir filmdir. Ryan Gosling'in başrolde olduğu ve Ay'a ilk adım atan Neil Armstrong'u canlandırdığı filmi daha önce Whiplash ve La La Land filmlerini yönetmiş Damien Chazelle yönetiyor.

Çok sevdiğim bir yönetmendir kendisi. Bu filmde de çekilmesi zor olan sahneleri zekice bir şekilde hallettiğini düşünüyorum ancak roket veya uzay sahneleri dışında olan bazı sahnelerde de kamerada sallantısı görüyoruz. O sahneleri izlerken roket veya uzay sahnelerine nazaran daha çok yordu diyebilirim ama filme belgesel havası kattığı için de beğenmedim diyemem. Filmi izlemeden önce size şöyle bir uyarı yapabilirim; eğer epilepsi hastalığınız varsa veya başınız dönüp hemen kusuyorsanız izlemeyin derim. Çok baş döndürücü ve ışıkla ilgili sahneler var ve bu konuda da başta Ryan Gosling olmak üzere tüm astronot oyuncuları tebrik ederim.

   
Filmde insanların bu çalışmalara karşı olan tepkisi ve Sovyetler Birliği ile sidik yarışında olmalarına değinmelerine sevindim. Üst üste Sovyet başarılarından ve tam tersine Amerika'nın başarısızlıklarından sonra geride kalmış taraf olan Amerika, Ay'a gideceğiz kafasına giriyor. Tüm film zaten ucunda Ay olan basamakların çıkılmasını anlatıyor. O sırada harcanan para ve ölen insanların sonucunda herkes "Değer mi?" sorusunu sormaya başlıyor. Bu hala tartışılan bir şey. Sadece Sovyetler'e ilk biz gittik demek için bile yapılmış olabilir. Evet, insan için küçük ama insanlık için çok büyük bir adım ama yine de düşündürücü...


Film Neil Armstrong'un tüm hayatını değil de 1961-1969 arasını anlatıyor. NASA'da çalışmaya başlamasından Ay'dan dönene kadarlık kısmını. Filmde 8 yıl nasıl geçiyor anlamıyorsunuz. 1961'den 1965'e kadar birden ilerliyor film. "Hangi yıldayız şimdi biz?" sorularından kurtulduktan sonra yavaş yavaş hazırlıklarını, eğitimleri görüyoruz. Film size olayın stresini çok güzel yaşatıyor. Sanki oradaki sizmişsiniz gibi yaşıyorsunuz o anı. Her testleri başarılı olacak mı olmayacak mı diye heyecanla izliyorsunuz.

         
 Oyunculara değinelim şimdi. Ryan Gosling bize zaten oyunculuğunu kanıtlamış biri. Ben artık eminim ki adama hangi rolü verseler çok iyi bir şekilde kaldırır onu. Son filmlerinde oldukça gösterdi bunu zaten. First Man filmimiz de 2 saat 20 dakika boyunca dram şeklinde gidiyor. En sonda yazılar akarken bile hissediyorsunuz o dramı. Filmde Ryan Gosling, Neil Armstrong karakterini çok içine kapanık aynı zamanda da işine aşık biri olarak canlandırırken görüyoruz. Bunu Ryan Gosling çok güzel yapmış. Bir başrole göre normalden az repliği bulunuyor ama bence repliklerinin hepsi suratlarından okunuyor. Çok başarılı olmuş.

   
Buradan da kadın başrol oyuncumuza değinmek istiyorum. Neil Armstrong'un eşini oynayan Clarie Foy'u Ryan Gosling'den daha fazla tebrik ediyorum. Bu kadar yükün altında olduğunu tek kelime etmeden anlatıyor bize. Kadın yaşadığı zorluğu hissettiriyor baya. Kolay değil tabi yaşadığı şeyler, izlerken anlıyorsunuz siz de onu. Emin bir şekilde söyleyebilirim ki, kadın başrol kategorisinde Oscar'da çok sağlam bir isim olarak karşımıza çıkacak.


Daha çok Sc-Fi filmi şeklinde bekliyorsanız öyle değil. Film 8 senelik Neil Armstrong üzerine kurulmuş bir belgesel gibi ve daha çok dramatik işleniyor daha önce de söylediğim gibi. Filmin draması sizi asla boğmuyor. Tam ayarında bence. Filmi IMAX'te izlemenizi de önerebilirim size. 2D IMAX filmleri zaten çok bulunmaz. Ses ve görüntü olarak baya güzel. Film benim çok hoşuma gitti. Sizin de izlemenizi kesinlikle tavsiye ederim.

                                                                    Notum:8.0


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.