The Amazing Spider-Man #25 İnceleme


Öncelikle serinin incelmesini yazmayı bırakmıştım çünkü seri ortalama gittiği için pek hoşuma gitmiyordu bu gidişat ama bu sayı ile oldukça toparladılar gibi.


 The Amazing Spider-Man # 25 seri için mükemmel bir sıçrama noktası olmuş. Bu büyük boy sayı, yazar Nick Spencer'ın ikinci dönemini başlatıyor. Aynı zamanda, önceki 24 sayıdan kalan gevşek uçların çoğunu birbirine bağlıyor ve gelecek yıl için yeni bir dizi hikaye hazırlıyor. Hikâyelerin hepsi Spider-Man  için karanlık günler vaat ederken, bu sayının ne kadar eğlenceli ve tuhaf olabileceğini de gösteriyor. Bu konuda konuk yaratıcı ekiplerinden birkaç yedek hikâye yer almakla birlikte, çoğunluğu Spencer olan ve güzel ekibi ile (Ryan Ottley, Humberto Ramos ve Patrick Gleason) güzel bir sayı olarak ortaya çıkmış. Seri, Ottley'in ışığı, etkileyici tarzı ve daha karanlık, daha abartılı Ramos ve Chris Bachalo yaklaşımı arasındaki keskin zıtlıktan biraz acı çekmişti ancak bu sayı bir sanatçıdan diğerine geçtiğinde sürekli bir akışı sağladı.


24.sayının olaylarına dayanarak konuşursam bu sayının böyle güzel olacağını beklemiyordum çünkü gerçekten Mysterio'nun öldüğünü sanmıştım. Bu sayı  Kindred'ın Spider-Man için yaptıkları planlara cevap vermekten çok daha fazla soru soruyor ve seri, bu karakteri spot ışığında tutmak ve büyük bir yüzleşmeye doğru götürmekte iyi bir iş çıkarıyor. Aynı zamanda hiç hoşnut olmadığım olaylardan biri olan Mary Jane'in geçmiş aylarda arka plana atılmasından sonra bu sayıda bu kadar büyük bir rol oynadığını görmek de ayrı bir zevkliydi. Mary Jane tekrar ünlü oldu artık ve ait olduğu yere döndü. Kindred'ın planını aşırı merak ediyorum bakalım seri nereye gidecek.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.