The Forest İnceleme | Hayatta kalmak hiç bu kadar korkutucu olmamıştı!


Sizi bilmem ama ben kamp yapmaya bayılırım. Gideceğim yeri seçer ekipmanlarımı alır ve doğruca kamp yapmaya giderim. İnsanın kendiyle başbaşa kalması ve doğayla bir olması kadar güzel bir şey yoktur herhalde fakat hepimizin o kadar zamanı ve vakti yok. Hayatta kalma türünü gerçekte yaşayamadığı için oyunlarda yaşamak isteyen birçok insan olduğu için de Endnight Games bunu duymuş olacak ki The Forest ile hem korku hem de hayatta kalma türünü birleştirip önümüze sunmuş. 30 Mayıs 2014'ten bu yana geliştirilen The Forest o zamandan bu zamana kadar çok yol kat etti. O yüzden karşımızda bir indie oyun olduğunu unutmamak gerek. 2018'de hem ps4 hem de PC'ye çıkış yapan oyunu ben PS4'te oynama şansına eriştim ve gerçekten bayıldım ama detaylara inmeden önce hikayeden başlayalım.

Oğlumuzla birlikte çıktığımız bir uçak yolculuğunda işler ters gider ve anlamadığımız bir şekilde uçak bir adaya düşer. Adaya düştükten sonra Kırmızılı Adam oğlumuz Timmy'i kaçırır ve bir daha gözükmez. Biz de hem bu garip adayı araştırmak hem de neler olduğunu çözmek için yola koyulacağız. Aslında hikaye bakımından birçok hayatta kalma oyununa taş çıkartır. Adada gezdiğimiz zaman yer yer bulduğumuz fotoğraflar ve ses kayıtları bize bu adada ne olduğuna dair ipuçları vermekte ama asıl oyunun sonunda bu adada ne olduğunu öğreneceğiz. Oyunda 2 farklı son var ve 1.sonun kötü, 2.sonun ise fena olmadığını düşünüyorum.


Peki hayatta kalma oyunlarında hikayeden daha önemli bir şey varsa o da oynanıştır. Oynanış diğer hayatta kalma oyunlarına benzer ama daha detaylı. Oyunun başında uçaktan bulduğumuz hayatta kalma kitabı ile yatacak yerimizi, evimizi, tuzaklarımızı, silahlarımızı yapabiliyoruz ama oyunun ana mekaniği olan crafting biraz daha karışık. Yapacağımız şeyleri oyun bize söylememekle beraber yapımları da biraz zorlu. Yani oradan taş alayım bir çubuk ile birleştireyim diye bir şey yok. Gidip onları birleştirmek için ip veya bant bulmanız gerekiyor. Crafting mekaniği haricinde oynanış ise güzel, yediğiniz yemeğe göre hızlı veya yavaş acıkabiliyorsunuz veya içtiğiniz su tuzluysa canınız bir nebze gidebiliyor.


Adada sadece sizin yaşamadığınızı belirtmem gerek. Adada yamyamlarda bulunuyor ve bu yamyamlar bazen agresif bazen ise pasif olabiliyor fakat şunu belirtmem gerek yamyamların yapay zekası çok iyi hatta o kadar iyi ki kısa bir örnek ile sizlere açıklayayım. Bol bol ağaç kesip büyük bir ev yaptınız. 10.gününüz ve gayet rahat yaşıyorsunuz. Gece ansızın dağın tepesinde bir ışık gördünüz ve ışık 5 dakika sizi izleyip geri gitti. Sabah uyandığınızda evinizin önünden 5-6 tane yamyam geçerse şaşırmayın. Çünkü gece sizi izleyen yamyam kabile başkanıydı. O kadar iyi ki Endnight games'i tekrardan tebrik etmek gerek.


Adamız ise devasa ve içinde birçok hayvanı da barındırıyor. Onları avlayıp avlamamak size kalmış durumda. Ayrıca yeni ekipmanlara ve oyunun sonuna gitmek için kartlara ihtiyacınız olacak ki bunları ise korkunç ve bir o kadar merak uyandırıcı mağaralarda bulacaksınız. Mağaralar da çok iyi tasarlanmış yani her mağara bir şekilde diğerine bağlanabilir ve bu harika. Gerçek hayatta olduğu gibi geniş alanlar da var daracık alanlar da. Klostrofobiniz bulunuyorsa oyunu oynamak istemeyebilirsiniz. Ha tabii şunu da eklemeden ada konusunu kapatmayayım. Adaya sadece siz düşmediğiniz için adada veya mağarada gezerken diğer insanların ölüsünü bulabiliyorsunuz.


Oyunda yaşayan tek canlı sizsiniz fakat unutmayın bu oyunda bir multiplayer mekaniği de bulunuyor. Multiplayer ise PS4'te 4 kişiye kadar destekliyor ve çok eğlenceli. Arkadaşlarınız ile mağaralarda gezmek kadar eğlencelisi yok. Multiplayer olunca oyuna 2-3 tane minik mekanik ekleniyor ama onun dışında bir farklılık yok.


Dediğim gibi benim gibi hayatta kalma türünü seven bir insansanız bu oyunu indirimlerden kaçırmayın derim.

PUANIM: 80/100

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.