Kafamda Deli Sorular: Black Swan İzleyiciyle Nasıl Dans Etti?

 



Filmografisinde falso olmayan yönetmen bulmak oldukça zordur. Ancak imkansız da değildir; şayet Darren Aronofsky diye bir gerçek var. 25 yıllık yönetmenlik geçmişine çoğu Hollywood yönetmeni en az 15 film sığdırırken Aronofsky'nin yalnızca yedi film sığdırması da zaten ne kadar özenli ve seçici olduğunun göstergesi. E yaptığı işlere bu kadar değer veren bir yönetmenin 'Kafamda Deli Sorular' serimizde yer almaması da pek olası değil. Hatta muhtemelen bir değil, iki filmiyle kendisinin başarılarının sebeplerini sorgulamaya devam edeceğiz. İlk olarak Black Swan'dan başlayalım bu yazıda. Çünkü Black Swan, izleyiciye her türlü duyguyu yaşattı diye övülen türden klişe filmlerden biri değil. Basit, örneklerini bin kere gördüğümüz şekilde yansıtmıyor hissettirmek istediği duyguları. İzleyiciyi içine o kadar başarılı bir şekilde çekiyor ki, oturduğunuz yerde ana karakterle dans ediyormuş gibi hissediyorsunuz. Bunu Aronofsky filmin ilk sahnesinden itibaren icat ettiği yöntemi seyirciye fark ettirmeden işleyerek başarıyor. Ve evet, Darren Aronofsky sadece bir yönetmen değil, aynı zamanda bir mucit.


Bir filmin izleyiciyi içine çekmesi için tabii ki öncelikle genel unsurlarının başarılı olması lazım. Bunların arasında oyunculuk, sinematografi, gerçekçi diyaloglar gibi bir sürü kritik unsur sayılabilir. Ancak bu yazı da bütün bunların Black Swan'da ne kadar başarılı olduğunu anlatmayacağım. Onu yapan bir sürü yazı bulabilirsiniz internette. Benim ilgimi çeken kısım filmin diğer filmlerden farklı olarak bunu çok başarılı bir şekilde yapmasını sağlayan özelliği. Üstteki paragrafta 'İlk sahneden itibaren' diye boşuna demedim. Filmde karakterin henüz ilk dans provasında başlıyor yönetmenin özel kamera kullanımı. Kamera hareketleri karakterin dansıyla tamamen senkron bir şekilde ilerliyor: Dans durduğunda duruyor; ritmi arttıkça kamera hareketlerinin de hızı artıyor. Filmdeki bütün dans sahnelerinde kamera da bu şekilde eşlik ediyor dansa. Bu sayede ana karakter yorulduğunda izleyen de oturduğu yerde yoruluyor. Özellikle dönüş hareketlerinde oldukça artıyor bu yöntemin etkisi. Belki oturduğunuz yerde terletmez ama, hareketli kameralar da insanı oldukça yorabilir. Aronofsky de bunun farkında ve dansın yorucu yönünü bu şekilde yansıtıyor izleyenlere. 





Ana karakterle beraber dans etme hissiyatı vermiş olmak, izleyiciyi filme çekmek açısından aslında pek çok yönetmen için yeterli bir özellik olabilir. Ancak Darren Aronofsky'e bu da yetmiyor. Yetmiyor, ve daha da ileri giderek filmin belli bir noktasından sonra kamerayı sadece dans ederken karakterle bütünleştirmiyor. Karakterin ruh sağlığı kötüye gittikçe hareketlerinin kamerayla olan senkronizasyonu da ileri gidiyor. Karakter koşarken kamera da arkasından koşmaya başlıyor. Etrafında dönüyor, onu izliyor. Karakterin yaşadığı rahatsızlığı hissetmekle kalmıyoruz, olayları onun hareketlerini deneyimleyerek izliyoruz. Üstelik bu hareketli sahnelerde karakter dans etmese de arkadaki bale müziği devam ediyor. Bu sayede karakterin de izleyenin de dansın yarattığı etkiden çıkmamasını sağlıyor film. Yani sadece kamerayı hareketli kullanarak yaratılmamış bu etki. Birbiriyle etkileşim haline olan üç etken var: Kamera hareketleri, filmin temposu ve müzikler. Üçünün oluşturduğu uyum sayesinde dans etme hissiyatınız durmadan devam ediyor. Arkada harika bale müziği çalarken filmin temposu da oldukça ritim bulmuş ve sizi kendisine kapmış götürüyorken kamera da dans eder tarzda kimi zaman hızlı, kimi zaman narin ama her daim hareketli bir şekilde olayları yansıtmaya devam edince filmi izlerken bir bale gösterisi izliyor gibi değil de sanki film size bale yaptırıyormuş gibi hissediyorsunuz. Başlıktaki sorunun cevabı da tam olarak burada yatıyor.


İzleyenleri kendi içine çekip onları etkileyici bir yolculuğa çıkaran filmler her daim özel bir etki bırakır. Black Swan da bunu çok özgün bir şekilde, kendi yarattığı tarzıyla başaran bir film. Evet, izleyenin kendini kaptırdığı ve filmin içinde yaşadığı bol bol güzel film var; ancak temasını zekice kullanarak izleyenleri içine çekip farklı bir deneyim sunan, bir dans gösterisi izletmeyip onlarla dans eden bir filme şahsen ben pek fazla denk gelmedim :).


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.